29 Haziran 2007 Cuma

V




“Ortamın gerginliği, hiç konuşulmayan, bana büyük bir zevk veriyordu. İngilizlerin havadan sudan konuşma anlamında kullandıkları “small talk” safhası da pek çabuk geçtikten sonra, gözlerinin içine derin derin baktım. Ne söylediğim sözler, ne bir şey. O konuşurken gözlerinin içine kadar girmiş olmamdı benim intikamım. O siyah, ufak gözler küçüldükçe küçülüyordu. Kaçacak yer arama sıkıntısında, velakin kıpırdayamayacak kadar hapsedilmişti karşısındaki iri ela gözler tarafından. Engin, derin bir hapishane bu. Okuyor bu küçük gözlerin beyne ilettiği küçük düşüncelerden örülü hayatın en incelikli çıkar hesaplarını. Dolabında kirli çamaşırları olanlar için fazla şeffaf bir ayna olur gözler. Yüreği gözlerindeydi şimdi. Ve çırpınışını görüyordum. Sıkışmasını, düzensizleşen atışını. Aşağılık hesapların bedelini ödemek için oradaydı. “onur” maskesinin altına sığınacaktı; kaçmamış gelmişti, hala “bir kez daha görme” isteğinin kendisini getirdiği basitlik noktasının açıklaması gerektiğinde.”

Hiç yorum yok: