12 Haziran 2007 Salı

Hırs Üzerine Çözümleme


Çizik Bir Elmas, Çizik Olmayan Bir Çakıl Taşından Çok Daha Kıymetlidir.

Conficius

Ahh, hırs.. İnsanları ne kadar da alçaltıyor çoğu zaman…

Bir laf vardır, tam hatırlayamadım şimdi. Aşağılık komplekslerinden sıyrılamamış ezik insanlara makam verilmesiyle ilgili. Hazımsızlık yaşamalarıyla ve çevreye karşı kendilerini bir şey zannetmeleriyle ilgili bir laftı.
Hani hepimiz görmüşüzdür, etrafta dolaşıp emir yağdırmaya çalışırlar. “Ben de buradayım, beni de sayın” mesajıdır aslında bu. Hayatları boyunca adam yerine konulmamışlardır ve bunun ezikliği onlara “emir veren” olmanın doğru bir şey olduğunu düşündürmüştür. Adam yerine konulmamaları, aslında, bir türlü insan olma becerisini kazamamış olmalarından, “yeterli” olmamalarından kaynaklanmaktadır. Ama yetersiz olmayı kendilerine yediremezler, içlerinde bir hırs oluşur: Kendilerinden üstün olanı ezme hırsı. Kendilerini içten içe değersiz hissederler ama dışarıya bunun tam tersini vermeye çalışırlar. Bu nedenle makam budalası oluverirler. Bunun asıl adı “hazımsızlık”tır.


Karakteri yerleşmemiş insanlardan çoğunu etki altına alabilirler belki, ama geri kalanlar bu davranışın altında yatan pisliği görür ve, en amiyane tabirle, yemezler. Kendi varlığını, diğerlerini ezme üzerinden kurmaya çalışan bu hastalıklı insanlar, aynı hırsların kölesidirler. Efendi gibi görünmeye çalışma istekleri buradan gelir. İçlerindeki karaltıyı örtme telaşıdır bu. Belli etmemeye çalışırlar. Belki görmemişlik vardır temelinde, belki sevgisizlik. Ama bu da onun hayat dersidir. Nasıl diğerleri öğreniyor ve “insan” olma yolunda yıpranıyorsa, onlar da yıpranmayı ve zorluklara hoşgörüyle yaklaşmayı öğrenmek zorundadırlar. Değerli bir insan olabilmek için emek harcamak zorundadırlar!
“İyi” olmayı “seçmeyen” zavallılar ise, ömürlerinin sonuna kadar samimi ilişkiler kuramayacak, yıllar sonra da, yatağında da yalnız ölecek olanlardır. Karaltıları tüm dünyalarını sarmıştır, ve o karanlık dünyada hala ezikliklerini örtmeye çalışıyorlardır. Artık tamamen tek başlarına, ama hala kendilerini kabul ettirme kavgası veriyor olacaklardır. Diğer insanlar çoktan kendi gelişimlerini tamamlama yönünde ciddi yol kat etmişken, bunlar başlangıç noktasında, daha ilk kendini aşma sınavında tökezlemiş, beklemektedirler.. Hayatın amacı mümkün olduğunca gelişmek, hayatı insanları anlamak ve erdemli değerler kazanarak “büyük insan” olmakken, bu zavallılar hırslarından ördükleri kafese kendilerini kilitlemişler ve ilk karanlık duygularını yaşarken anahtarı ateşle eritmişlerdir. Zavallı insanlardır bunlar, zavallı. Paylaşım kadar haz veren, anlaşılmışlık kadar insanı sarmalayan muhteşem bir duygu var mıdır? İnsan neden arkadaş edinir? Yakınlık kurabilme, yalnızlığı paylaşma duygusu, insana bahşedilmiş böylesine mucizevi bir duyguyken, bu insanlar “elde etme” hırslarına öyle boğulmuşlardır ki, ne biçim bir ucubeye dönüştüklerinin farkına varamazlar. Nasıl yalnız olduklarının. Ve sevginin büyüsünü asla uzun vadede yaşayamayacaklardır. Çünkü kendilerine sevgi ile yaklaşmaya çalışanları farkında olmadan uzaklaştırırlar. Kendilerine yaklaşan diğer insanlar da zaten tamamen çıkarları nedeniyle “-mış gibi” davrananlardır. Kullanmak için yaklaşanlar. Bir noktada bu insanlara sadece kullanmak için yaklaşılır. Paylaşım kurulabilecek değerli nesi vardır artık??


İlginç olan, sevgi dolu insanları kendilerinden uzaklaştırmada çok net hırs, azim ve şiddet gösteren bu insanlar, kendilerine çıkarları için yaklaşan insanları ayırt etmede o kadar başarılı değillerdir.


Ucube.
Sadece ucubeler.
Zavallılar..

Hiç yorum yok: