26 Kasım 2009 Perşembe

Doktor…Ben Kadın Değil miyim?

Unity with Myself - Day Two

Ya hayat gerçekten komik ve ironik. İnanılmaz ironik hem de. Neden mi?

97 yılından beri internet kullanıcısıyım. Kendimle özdeşleştirdiğim pek çok nick aldım o günden bugüne. Kimisinin bende miyadı doldu da değiştirdim, kimisinden eskisi kadar hazzetmediğimi keşfettim. Ama hiç vazgeçmediğim, vazgeçemediğim bir nickim oldu, mail adresi olarak da yıllardır kullanıyorum. Kendisi "oxytocinfree". Yani; sugar-free gibi, oxytocin-siz. Oxytocin ise, uğruna ütopyalar kurulan, aşk hormonu olarak da bilinen, doğum sancısını tetikleyen, sütün salgılanmasını sağlayan, yani tamamen kadınlara has bir hormon. Bir şekilde bu nickten vazgeçemiyorum. Neden bilmiyorum. Bilmiyor-idim.

Lakin, iş öyle değilmiş.

Geçen gün doktora gittim. Hormon seviyelerim ölçüldü. Sonuç şaşırtıcıydı; östrojen seviyem inanılmaz düşüktü- en alt seviyenin de altında. O sırada doktor kadınların tüm yaşantısının, hayat algısının, değerlendirmelerinin bu hormonun iniş çıkış seviyesine bağlı olduğunu (yazıkmış kadınlara!), verdikleri tüm duygusal tepkilerin daha fikir değerlendirme aşamasına çıkarılamadan bu hormon tarafından ele geçirildiğini filan anlatıyordu. Verdiğimiz en ufak bir tepkinin bile altında duygusal olarak ondan ne kadar etkilendiğimiz yatıyordu! Doktor sonuca ufak bir göz atıp gözlüğünün üzerinden bana baktı: "Kendinizi nasıl tanımlarsınız?" "-Ee, mantıklı, kontrollü, çözümcü diyebilirim." "Hmm..Bu her şeyi açıklıyor.Ama üzgünüm, bu hormonu yükselteceğimiz bir destek yazıyorum size."

Gerçekten üzülmüştü doktor, sanki "birini daha kaybettik" der gibi. Bakışlarını çabukça kaçırdı, ilacımı yazmaya koyuldu. Ben de üzülmüştüm. Sanki hormon seviyem yükselince, bu "her şeyi görebilen, çözebilen ben" gidecek, kendimde sevdiğim tüm özellikleri kaybedecektim. Hala bile bilmiyorum ne olacak. Düşünsenize, bir hormonun esaretinde yaşayıp, tüm hayatı onun şekillendirdiği bir oyun hamuru olan ve daha bunun farkına bile varmayan kadınlar var. Kadınların neden yüzeysel takıntıları olur, bunu da açıklıyor bu hormon. Yüzeyde bırakıyor kadınları, ayakkabıda, mücevherde bırakıyor. Ha, mücevherin detayına indiriyor, o ayrı. Ama erkeklerin neden daha işlevsel ve analitik olduğunu anlayabiliyorum, ve daha pek çoklarını. Lanet olsun, anlayabiliyorum. Zaten şimdiye kadar "neden" böyle biri olduğumu da anlıyorum. Bir kadın bedeninde bir erkek gibi düşünebilmenin, hem de kadınları da çözebilmenin bahşedilmiş ne büyük bir lütuf olduğunu anlayabiliyor musunuz..?

Oxytocinfree geldi aklıma. Tam bir ironi.

Ben bu düşünceler selinde girdabın dibine dibine çekiliyorken artık dışarı çıkmış yürüyorduk. Silas kahkaha atarak dalga geçiyordu: "Benim östrojen seviyem bile senden yüksektir!"

Yani, şimdi…

Homurdansam bi türlüü, homurdanmasam bi türlü…

NOT: Fotoğrafın tüm hakları tarafıma aittir.

25 Kasım 2009 Çarşamba

Doktor Civanım- Doctor Who (kim??)


Biraz sert bir giriş oldu ama aslanın aerodinamiğini öğrenmeye çalışmaktan başka ilgimi çeken işlerin başında, Doctor Who ve David Tenant geliyor. 2005'te BBC'nin televizyon serisi olarak hazırladığı proje Ocak 2010 itibariyle 5. Sezonuna başlayacak. Türkiye'de CNBC-E'de gösterime girdi ve geçen hafta 1. Sezonun finalini yaparak 9. Doktorumuz (Cristopher Eccleston) yerini 10. Doktor olan David Tenant'a bıraktı. Neden 9. Ve 10. Doktor? Bilmeyenler için (shame on you, guys!) hemen hatırlatayım; Doctor Who 1963'te başlayan 25 sezonluk korkunç bir maraton. Kitapları varmış –ki ondan benim haberim yok. Doctor bir Zaman Lordu (Time Lord) ve Son Zaman Savaşında Gezegeni Gallifrey yok olduğunda bir tek kendisi kurtuluyor. Ölümcül bir yara aldığı zaman regenerasyon geçiriyor ve farklı bir bedenle, farklı bir karakterle yeniden diriliyor. 900 küsür yaşında olduğunu biliyoruz. Bu da dizideki Doctor karakterinin değişimini çok güzel açıklamış oluyor. Zaman Lordumuzun 50'lerdeki polis kulübesi görünümünde bir zaman makinesi var ve adı TARDİS. Zaman Lordları teknolojisi; içi dışından büyük. Tardis mekanik bir alet değil, içinde zaman girdabını taşıyan, yaşayan bir organizma. Bilinci var ve bazen planda olmayan zaman ve mekana götürebiliyor Doktorumuzu, gidilmesini gerekli gördüğü bir yere/zamana. Şimdiye kadar 40 ödül aldığını, çok sevildiğini söylemeye gerek görmüyorum bile :)


Zaman-uzay bükülmeleri, espriler, karakterlerin oturmuşluğu ve kurgusu, bu diziyi inanılmaz keyifli kılıyor. Tam bir bütünlük içinde. 4.sezondaki bir olay 1. Sezondaki bir ipucuyla karşımıza tekrar çıkıveriyor. Heroes'da yaptıkları gibi batırmamışlar olayı, bütünlüğü veya mantığı bozacak hiçbir hamle yok. Ayrıca Tennant ciddi bir drama oyunculuğu da sergiliyor. En çok içindeki paradoksları seviyorum. Örneğin (spoiler içerir dikkat) bir bölümde Tardis istem dışı Doktoru ve yardımcılarını Dünya benzeri bir gezegene götürüyor ve daha dışarı çıktıkları andan 2 dakika sonra eli silahlı kişiler doktorun elini bir makineye sokarak, onun doku örneği ile hızlandırılmış bir insan üretme süreci gerçekleşiyor, Doktor'un "kızı" olmuş oluyor. ( Dna sarmalını alıyor, iki parçaya ayırıyor ve farklı bir kombinasyonla birleştirerek yeni birini oluşturuyor) Bölüm sonunda anlıyoruz ki Tardis'in Doktoru oraya götürme sebebi zaten kızın hayatını kurtarması gerektiğiydi, lakin paradoks burada başlıyor: Tardis Doktoru götürmeseydi kız oluşacak mıydı. Oluşmayacaktı elbette, ama olmayan birinin sinyalini Tardis nasıl aldı? İşte bu nefis bir paradoks. Evet, Tardis kızla karşılaşılması gereken zamana götürdü doktoru, fakat birkaç dakika öncesine gittiğinden, Tardis bu oluşumun hem sebebi, hem de sonucundan etkilenmiş 3. Kişi oldu.


Paralel evrenlerle ilgili de çok güzel bölümler var. Bir dünyada annenizle babanız evliyken, diğerinde ayrılmış olabiliyor, filan. Birinde tercihlerin nedeniyle pısırık bir "hiç kimse" iken, bir diğerinde lider olabiliyorsun.


Her seçim beraberinde o seçimin gerçekleşmediği bir paralel evren yaratır ya, insan düşünmeden edemiyor: farklı seçimler yapan sen, ben, o… acaba şimdi ne yapıyor olurduk, kim'dik?




11 Kasım 2009 Çarşamba

Vasabi Nedir?











Hazır aklımdayken;

Vasabi; hardalın HULK'a dönüşmüş halidir.








Bu fikre nereden ve nasıl kapıldığımı anlatacağım.
Saygılar efem..