14 Nisan 2010 Çarşamba

Lost 6x12

Alternatif evrenler bağlaması bütün bilim ve mit sevenleri tatmin edebilecek bir olay olarak Lost’a dahil oldu 2 bölümdür. Daha doğrusu anlamamız sağlandı açık şekilde. Bu haliyle her şey hoş, yalnız diğer evrende olan şeyler ana evren olarak açıklanan adadaki hayatı eş zamanlı etkiliyor mu?
Çünkü  kendisine kuralların işlemediği adam Desmond Bro alternatif evrendeki bütün adayların ada evrenindeki olayları hatırlamasına onların sabitlerini (aşklarını) hatırlatarak yardım ediyor fakat adadaki duman-şeytan olan Locke’u ezip geçiyor arabasıyla.
Bu davranışlarıyla bana Jacob’u hatırlatıyor. İnsanları adaya çekmek için aday belirlediği kişilerin hayatlarına bir şekilde müdahale ediyordu. Tam bu noktada Demond’u Jacob’a benzettiğimde, aklıma acaba Jacob da zamanında  kahramanlarımızı seçerken aslında onların yaşadığı evren de ilüzyon gibi bir başka paralel evrendi ve onları bu yüzden tek gerçek evren olan adaya mı çekti diye düşünceler geliyor. Belki ada aslında evrenler arasında geçiş yapan bir gerçeklik ve olağanüstü derecede elektromanyetik güçle çevrilmiş olmasının sebebi bu, geçiş için olağanüstü güce ihtiyaç duyuyor.
Desmond’un Jacob’lığı adada Flocke onu kuyudan aşağı itince anlaşılmış oldu bir anlamda. Yakub’un başına gelen de bu değil miydi dinler tarihinde?


5 Nisan 2010 Pazartesi

Çok Filim Hareketler Bunlar


Çok eleştiri var hakkında… Çok beğeneni, hiç beğenmeyeni… Ama maksat kafa dağıtıp gülmekse, tercih edilebilir.
Çok Film Hareketler Bunlar filminden bahsediyorum. Skeç skeç akan film, kesinlikle dünyada bir ilk. Kategorilendirilemiyor ve bir benzeri, bu şekliyle yok. Her skeç güldürmese de, bazıları biraz uzun tutulmuş gibi düşündürse de, kendi yazdıkları müzikal tadında şarkıları ve çocuksu oyunculuklarıyla, tüm beğenimi topladı.
Sinemaya artık yalnızca 3 boyut teknolojisini yaşamak için gidilebilir gibi kurallar koyduğum için kendi kendime, dvdsi çıkana kadar beklemeyi düşünmeme rağmen, fragmanlarda sık sık dönen sivrisineklerin “ziyuu” diyerek uçtukları ve “bu gece de uyku, yok size” diye dansettikleri sahneyi görünce dayanamadım ve koşa koşa izlemeye gittim.
"Elalem Ne Der" skeci çok eğlenceli, lakin bir "Film Fragmanı" skeci var ki, tek kelimeyle OLAĞANÜSTÜ. Filmi olmayan bir fragman çekmişler. O kadar söyleyeyim. Ve bir de tüm Hollywood klişelerini kullanmışlar. Olamaz böyle bir şey. Muhteşemdi.

Çok memnun kaldım, eğlencelik buldum ve tavsiye ederim :)


Zihinsel Sürtüşmeler - Özgürlük

Hola

Çılgın bir haftasonu ardından nihayet kendime ayırabildiğim şu dakikalarda, rengarenk pek çok duyguyla dolup taşmamı sağlayan herkese ve her şeye minnettarım. Şanslı, pek şanslı hissediyorum kendimi ve bu pek ender bir durumdur benim için. İlham, beyin fırtınası, sorgulamalar, neşe ve bunların yanında tanımlayamadığım hislerle dolu bir haftasonu geçirdim. Maminin kahkahaları hala kulaklarımda…:)

Zeki insanları seviyorum. Normal ve sıradan insanların (evet aşağıladım) yanında beynini kullanmadan da iletişim kurabiliyor insan. Kafayı çalıştırmaya gerek kalmıyor. Zaten fazlasını ne onlar kaldırabiliyor, ne de insan buna “gerek” görüyor. Gayet yüzeysel ve “anlam”dan uzak bir iletişme yolu ile hayatlarını geçirebiliyorlar.

Zeki insanları seviyorum. Onların zekaları, birlikte geçirdiğiniz vakit boyunca, yalnızca kendiniz için çalıştırdığınız zihninizin derinliklerindeki kıvrımları ateşliyor. Bir ateşleme bir diğerini, ve o da başka diğerlerini harekete geçiriyor. Zihin sözlüğünde çoktan karşısına tanım yazdığınız kavramları yeniden ele alıyor, onları n bir gelişmişiyle tekrar yazıyorsunuz. Hatta her koşul ve durumda yeniden yazılması gereken şeyler öğreniyorsunuz. Bazen hiç konuşmadan, yalnızca karşınızdakinin zekasına duyduğunuz heyecandan ötürü zihninizde çılgın roller coasterlar dönüyor, o kişi/kişilerin varlığı bile sizi sizin gerçekliğinize yaklaştırıyor..

İnsan yalnızca güvendiği kişilerin yanında özgür kalabiliyor. Evet özgürlük ezberim bozuldu. Bir süredir nedir insanı gerçekte özgür kılan sorunsalıyla boğuşurken, ilk ışık huzmesini gördüm. Pozitif negatif kuzey güney şu bu tanımlardan bahsetmiyorum. İnsan zihnini özgür bırakan şey, gerçekte, denk veya daha fazlası olan bir insanla kendisini ve dünyayı kadim sırlardan biraz daha arındırabilmek. Bu uğurda verilen çaba, zihni et parçası halinde tutan maddi sınırların kurduğu hapisaneyi her adımda biraz daha transparan hale getiriyor. Bir gün yok olacak o hapisane. Fikirler insanların kafalarında taşıdıkları ve etin glikozla beslendiği uyuşuk hapisaneyi inceltiyor. Ve bu ancak insan kendi fikir döngüsünde boğulmazsa gerçek olabiliyor. Çünkü kişi, yaratım gücüyle oluşturduğu fikri hiçbir denk fikrin eleştirisine açamadığında, etten olan hapisane bu defa kendi düşüncelerinin yarattığı girdap haline geliyor. Belki de bu yüzden, “birbirimize ihtiyacımız var”…

Özgür olmak için, bir alt basamaktaki birilerini özgür bırakmalı, ve bir üst basamaktakinin özgür bıraktığı kişi olmalı. Ve bu akut bir durum değil. Her fikir, her düşünce, her ezber için, her üretim için yeniden oluşan bir durum. Her, “kapıyı gösterdiğiniz ve içeri girmesini sağladığınız” kişi özgür kalıyor sanmayın, bir konuda sizi özgür bırakan, bir başka konuda kapıyı değil göstermenize, bizzat açmanıza ihtiyaç duyuyor olabiliyor. Bütün insanların anlama ihtiyacı var, ve bu ihtiyacın farkında olmayarak yaşayan bir milyon insan var. Yeni parayla bir milyon! Onlar kendi sayılarını dahi maddi unsurlarla ölçmeye pek gönüllüler.

Kimse özgür değil. Her konuda. Ve hiçbir konuda pek çoğu-muz.

Evet.. Çılgın bir haftasonu ardından nihayet kendime ayırabildiğim şu dakikalarda, rengarenk pek çok duyguyla dolup taşmamı sağlayan herkese ve her şeye minnettarım. Şanslı, pek şanslı hissediyorum kendimi ve bu pek ender bir durumdur benim için. İlham, beyin fırtınası, sorgulamalar, neşe ve bunların yanında tanımlayamadığım hislerle dolu bir haftasonu geçirdim. Ve herkese teşekkür ediyorum…

Belki de bu yüzden, sırf bu yüzden “bile” … “birbirimize ihtiyacımız var”…

Sevgiler...