26 Temmuz 2011 Salı

15/365 Seviliyorsunuz!

15/365 You're Loved!

Sabahın erkeninde uyandığınızda,
ve aşam yatağa girmeden önce
sevildiğinizi unutmayın!
15.Gün
Sevgiyle kuşatılmış bir gün :)

147365 Bloke Renkler

14/365 Colors are Blocked

Renkler algılarımızdır..
14. Gün
Renklerimin bloke olduğu gün.

24 Temmuz 2011 Pazar

22 Temmuz 2011 Cuma

12/365 Sigara İçmeyi Seviyorum!

12/365 I love Smoking! (hell yea!)

Ölümümü hızlandıran şeylere karşı koyamıyorum.
Sigara gibi, fast food gibi, ya da ..aşk gibi.

Onikinci gün.
Ölümden korkmadığım gün.

11/365 Yükler Hafifledi

11/365 Burdens are relieved

Geçtiğimiz günlerde çok stresliydim..
Kendimi, üzerine oturduğum sandalyeye sonsuza kadar yapışmış gibi hissediyordum..
Bulutlar dağılıyor..temiz havayı hissedebiliyorum..

11.Gün
Daha az yük hissettiğim gün.

21 Temmuz 2011 Perşembe

Yasaklanan Bir Müzik Aleti, Cam Armonika

İnce ağızlı şarap bardaklarına çeşitli oranlarda su doldurularak nemli parmaklarımızla dokunduğumuzda çıkan tatlı tınıların keşfi, 18.yy'dan öncesine kadar gidiyor. Belki de şarap bardağı kullanılalı beri var. Fakat bu fikirden yola çıkarak bir müzik aleti yapma fikri ve onuru 1761'de  Benjamin Franklin'e ait.

Giderek artan boyutlardaki cam kaselerin birbirine eklenmesiyle oluşmuş gibi gözükür. modern cam armonikalarda cam olan kısım kendi etrafında ayak pedalı tarafından döndürülür,  dönen farklı büyüklükteki cam kısımlara nemli parmak dokundurulduğunda sürtünmeden dolayı çeşitli notalar duyulur.

Adını "uyum, harmony"den alan bu eşsiz aletin gelelim sıkıntılı yanlarına..

Armonicadan çıkan sesin insan beyni ve kulaklarıyla bilinmeyen bi etkileşimi olduğu varsayılıyor çünkü çıkan ses 1000 ve 4000 hertz aralığında. 4000 hertz altında sesleri insan beyni sağ ve sol kulak arasındaki tam nirengi noktası bulamadığı "katman/safha farklılığına"(phase differences) yol açtığı söyleniyor.
Sesin kaynağı / nereden geldiği  beyin tarafından asla algılanamıyor ve sağ beyin ile sol beyin arasındaki (Neydi onun adı? Hah;corpus collosum:) ) korpus kollosum zarar görüyor. İnsanda şizofrenik eğilimler görülmeye başlıyor, deliriyor. Normalde deli olanlara iyi gelebilir belki, belli olmaz.


İlginç bir başka detay, Beethoven'ın ölümüyle ilgili kurşun teorilerinden bir tanesinin bu müzik aletine dayanması. İlk versiyonlarında üzerine notalar kurşunla yazılıyor ve kişi parmaklarıyla dokundukça derisine nüfuz ediyormuş.
Kurşun olayından vazgeçmişler tabiki.

Her gün sabah mutlaka bir-iki kez dinliyorum..
Çok pahalı bir enstruman olması ve hakkındaki "delirtme iddaları nedeniyle  çok rağbet görmeyen bu müzik aletinin büyülü sesiyle başbaşa bırakıyorum sizleri.

Ben delirdim, sıra sizde.:)




*Wikipedia, ekşisözlük ve nicelerinden derlenen yazıları da içermektedir.

19 Temmuz 2011 Salı

Boktan Şeyler Bunlar




Boktan şeyler bunlar! Aşk, şiir, içli haller... 
Bir an tatmin eder fahişe, 
Tam üstündeyken çeker gider 

Kendi duyarsızlığında boğmak seni... 
Dalgalandırmak umarsızca, ruhunun mahremiyetini... 
Çocuk heyecanları uyandırıp içinde 
Kırıvermek sonra aniden oyuncaklarını 
Mahzun, yaşlı gözlerinin önünde... 
Durmak öylece iki adım uzağında 
Tutmak isterken sen 
Sana doğru gelir gibi uzaklaşmak senden... 
Kalbime giden yolda bile bile kaybedip 
Bir kobay çaresizliği ile kendi zihninde şaşırtmak seni... 
Konuşmak için tutuştuğun 
Gözüne uyku girmediği zamanlarda 
Taş kesilmek, sağır taklidi yapmak 
Çaresizliğine çaresizlik katmak... 
Kendini tanımanın yetersizliğini hissettirerek
 Beni anlama çabalarını sonuçsuz bırakarak 
Ben geldim dediğinde sana 
Zihnimdeki uçurumun kapısını açarak 
Düşmene göz yummak... Sorduğunda niye? diye, 
Geçmeseydin o kapıdan demek... 
Bana olan inancını ve sevgini yitirmeme çabalarını 
Kendi hapishanene dönüştürmek... 
Duvarlar üzerine gelirken 
Kilitlemek seni, kendi zihninde... 
Tüm umudunu yitirene kadar hırpalamak... 
İsyanın yanı başında sinsice güldüğü anda 
Tatlı tatlı tebessüm ederek tutmak ellerini... 
Sonunda demelisin ki; 

Boktan şeyler bunlar 
Aşk, şiir, içli haller 
Bir an tatmin eder fahişe 
Tam üzerindeyken çeker gider. 
Teyfur ERDOĞDU

10/365 Viva Stiletto!

10/365 Viva Stiletto!

Onuncu gün.
Kendimi çekici  hissettiğim gün.

15 Temmuz 2011 Cuma

9/365 Aşk İflas Etti.

9/365 Love Bankrupts !

Dokuzuncu gün.
Kalbimde sevgi hissetmediğim gün.


İlüstirasyon katkılarından ötürü Can Orkun Balkan'a teşekkürler..

8/365 Ara ya da Sil

8/365 Call or Delete Him?

Melek ve şeytanlarım son savaşlarını veriyorlar.

Sekizinci gün.
Kalbimin savaştaki son günü.

7/365 Değişken

7/365 Moody

Yedinci gün.
İçimde bir canavar var gibi hissettiğim gün.

12 Temmuz 2011 Salı

6/365 Seni Düşünmek Benim Hapishanem..

6/365Thinking about you is my Prison

Seni düşündüğüm her anı işaretliyorum.
Saniyeler içinde olana bak!

Altıncı gün.
Senle çevrelenmiş, mahkum gibi hissettiğim gün.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

5/365 Asla Yalnız Değiliz

5/365 Never Alone

Kalbimiz donmaya başladığında endişelenmeye başlarız..
Neyse ki yalnız değiliz, yanımızda biz varız..
Beşinci gün.

Üşüdüğüm gün..

10 Temmuz 2011 Pazar

4/365 Hayat; Kutsanmış Çiçeklerdir

4/365 Life's a Blessing

Hayat; sürekli kırmızı ve mavi haplar arasında seçim yaptığımız bir yer..
Ama seçtiğimiz her hap, yaptığımız her seçim, sonunda yaşam dersleri getiren zarif çiçeklerden başka bir şey değil.
Dördüncü gün.
Hayat dersleri hakkında düşündüğüm gün..

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Dream of Love 3/365

3/365 Dream of Love

Üç gün oldu başlayalı. 3. denemem. İyi de oldu.
Takip etmek için, geçmiş iki günün linkleri:

1.Gün
1/365

2.Gün:

2/365 Lie to Me [Explored #180]

8 Temmuz 2011 Cuma

Arkadaşım Dedi ki..

Arkadaşım dedi ki,
Bir kadınla yeni tanışıp ondan etkilenmek kolaydır.
O kadınla görüşmek, rakı tokuşturmak, sohbet etmek, güzeldir.
O kadını düşünmek, oturduğun yerden onunla hayal kurmak da güzeldir ve..kolaydır.
Bir kadın mutluyken onunla zaman geçirmek, paha biçilemezdir..

Zor olan,
Kadın mutsuzken, mutsuzluğundan üzülüyor musun?
Kadın ağlıyorken, gözyaşlarını silmek için koşuyor musun?
Seviyorum dedikten sonra, hayatının merkezine alıyor musun?
Önceliklerin değişiyor mu?

Bir kadınla sevişmek kolaydır.
Kadının içini kendinle doldurduktan sonra,
Seninle büyümesini istiyor musun?

Bir kadınla eğlenmek güzeldir..kolaydır.
Onun hayallerinin de sorumluluğunu alabiliyor musun?

Bir kadını yaşamak zordur.
"Gidiyorum" dediğinde,
Kaybetmemek için koşmak geliyor mu içinden?

7 Temmuz 2011 Perşembe

Meditasyon Denemesi ve Rüya

Hurry up!
Sezgisel yolla gelen bilgilere bayılıyorum. İçinde hem gerçek, hem de şüpheyi aynı anda barındırabiliyor.
Güzel ılık bir duş, kurutulan saçlar. Gece kremi. İki satır yazı. Hayır, yazarak doldurmamalı zihni. Alındığı şekilde açılmadan yerine koyulan defterler. Hayatın her bölümüne bir defter. Zaten dolmakalemin mürekkebi de bitmiş. Doldurmak lazım. Gerek yok, bu gece..
Yatağa uzanıyorum ve ışığı kapatıyorum. Eş zamanlı olarak kapadığım gözlerim gibi. Vücudum yorgun değil bu defa, ama zihnim çok kalabalık. İş, güç, streslerle çevrili etrafım. Tatile olan ihtiyacını haykırıyor, tekmil veriyor 120 desibelde. “Rahat” diyorum.
Meditasyon kitaplarından aklımda kalan tek şey; derin derin 3 kez nefes al. Nefeslerin arasını söylememişler, 10 saniye aralıklarla alıp veriyorum. “vücudunun kan akışını hisset, kalbini hisset”. Hissetmeye çalışıyorum. Bump..bump.. evet evet, hissediyorum. Sonra, hiçbir şeyi düşünmemeyi düşün. Yalnızca vücuduna odaklan..
O nokta kolay değil. 3.saniyede başlıyor ganyan ve düşünceler yarışıyorlar zihnimde. Üstelik öyle de heyecanlı ki, kendimi at yarışı spikeri heyecanıyla onları seslendirmekten alıkoyamıyorum:
“Evet sayın seyirciler; en önde Görüşmecibaşı’nı görüyoruz. Hemen arkasında Paraağa ve Kalpyükü geliyor.Kıran kırana bir çekişme bu! O da ne? 7.sıradan atağa geçen Vergibey arayı hızla kapatıyor..”
Kalbimin hızlı hızlı çarpmaya başladığını ve basıncın arttığını fark edip yeniden süreci tekrarlıyorum. Nefes al ver şşş..
Gergin tüm kaslarımı hissedip, teker teker rahat bırakıyorum.
Öyle gevşiyorum ki, çene kaslarım da bırakıyor kendini, ağzım açılıyor.
Bir süre şapşal gibi tavana bakıyorum, ağzım açık.
Ağzımı kapatıp kapatmadığımı hatırlamıyorum, fakat o noktada gözlerimi kapadığım kesin, çünkü dalmışım… Öyle bir gerçek rüya görüyorum ki, uyandığımda yaşadığım şeyin rüya olmadığına ve gerçekten oraya gittiğime yemin edebilirdim. İnsan zihni de, ruhu da pek garip. Neye odaklanırsanız, o şeyle ilgili edinemediğiniz bilgi bir şekilde sezgisel yol dediğim bu yollarla size ulaşıyor. Ne yapmanız gerektiğini hala bilmemenize rağmen, olayı kavrayabiliyorsunuz. Öznesi olmasanız bile bir parçası olduğunuz çıkmazların boyutu hakkında bilgilendiriliyorsunuz. Ya da her zaman cevabını asla alamayacağınız şeyleri sormaya devam ediyorsunuz: Tıpkı zaman zaman ölmüş insanları rüyamda görüp heyecanla kendilerine “Sen şimdi ölüsün ya, zamanımız da az. Bana ölüm ötesini anlatsana?” diye ağzımın suyu aka aka sorduğum sorulara  aldığım klasik yanıtlar gibi
“Sormaman gereken soruyu soruyorsun..”