13 Haziran 2007 Çarşamba

Medya ve Demokrasi

Toplum medya aracılığıyla tabi tutulduğu mesaj akışı karşısında tümüyle edilgen ve güçsüz konumda tasavvur edilir. İzleyicilerin medya karşısındaki mutlak güçsüzlüğü ve edilgenliği “epidermik iğne” kavramıyla ifade edilmektedir(Lasswell). Medya mesajları adeta izleyicilerin derilerinin altına şırınga edilir, bu biçimde BİLGİ doğrudan ve olduğu gibi özümsenir.


img204/3424/chemotherapyinjectionxh9.jpg


Bu teori ortaya atıldığı zaman(1920’li ve 30’lu yıllar) dünya siyasetine damgasını vuran gelişme Avrupa’da faşizmin yükselmesiydi. Irkçı ve aşırı milliyetçi ideolojilerin iktidarda olduğu rejimler başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde büyük halk desteği bularak iktidara gelmişti. Almanya’da Nazi partisi radyo ve film aracılığıyla sistematik propaganda yapabilmekte ve böylece faşist ideolojiyi geniş kitlelere yayma ve benimsetme olanağı bulmaktaydı. Bilgiyi enjekte etti.


Lasswell’in “epidermik iğne” metaforuna benzer bir şekilde Douglas Rushikov, Media Virus adlı kitabında medyanın kendisinin bir “virüs” olduğunu söyler. “Virüs” kelimesinin “metafor” olarak kullanılmadığını, çünkü medyanın virüsler gibi davranmadığını, medyanın doğrudan bir virüs olduğunu söyler. Tıp dünyasının aşina olduğu gibi, virüsler bakteri veya mikrop gibi yaşayan bir şey olmadığını anlatır. Virüsler, genetik materyal taşıyan basit protein canlılarıdırlar. Sağlıklı bir hücreye saldırarak kendi genetik kodunu bu yeni sağlıklı hücreye enjekte eder. Virüs kodu hücrenin kendi genetiğiyle kontrol için bir savaşım içine girer ve eğer kazanırsa, sağlıklı hücrenin tüm fonksiyonlarının yeniden üretildiği bir süreci başlatır. Yani onu dönüştürür. Hastalıklı virüs bir hücreyi ele geçirdikten sonra hücre üretiminin yapıldığı fabrikayı dönüştürerek artık virüslü hücreler üreten bir yapı haline getirecektir. Bir defa virüs bulaşan hücrenin zayıf ya da şaşırmış olması önemli değildir. Hatta, zayıf bağışıklık sistemine sahip bir hücre için durum daha içler acısıdır. Çünkü bir etkiye maruz kaldığının dahi farkında olmayacaktır. Bu nedenle kendini savunmak da aklına gelmez.


img204/44/injectiongallerypm1.jpg


Ruhskhoff’a göre medyanın insanlara yaptığı da tam olarak budur. Medya virüsleri bilgi alanında (datasphere) yayılmış durumda kendisine dönüştürebileceği sağlıklı hücreler aramaktadır. Medyanın bu “protein canlıları” bir olay, keşif, düşünceler sistemi, bir şarkının nakarat kısmı, görsel bir imaj, bilimsel kuram, seks skandalı, giyinme tarzı, hatta bir pop kahramanı bile olabilir –dikkatimizi çektiği sürece. Bir defa bize iliştiğinde virüs, sahip olduğumuz bilgi kümesine özenle gizlenmiş maddeler enjekte etmektedir. Bu alan bizim ideolojik kod alanımızdır, genlerimiz değil. Kavramsal olarak anlamlandırdığımız alan. Medya virüsleri çıkarlarımızı harekete geçirebildiği sürece hızla yayılırlar ve popüler kültürdeki yerinin güçlü olup olmamasına bağlı bir hızda yeniden üretim sürecine başlarlar .


Demokrasi bir idealse, görev şu:


Sürekli bilgi bombardımanına tutulduğumuz bu çağda, bu bağlamda, bireylerin demokrasiye karşı sorumlu olduğunu düşünüyorum. Artık kişilerin yanlış bilgi almama sorumluluğu vardır. Gerçek demokrasi, kanımca ne Rushikoff’un deyimiyle “medya virüsü” tarafından hastalanan, ne de medyanın “hipodermik iğnesi”ne maruz kalan bireyler sayesinde gerçekleşebilir. Düşünmeyi kendisine amaç edinen, ve kendisini ortada dolaşan sanal bilginin akışına kaptırmayan bireyler tarafından gerçekleştirilecektir, yaşanacaktır ve korunacaktır

Hiç yorum yok: