14 Haziran 2007 Perşembe

Cui Bono? [ArşivOxy]

“Dürüst bir insan arıyorum” -----Sinop’lu Dyojen


İnsanlar ne garip.

Zihnim inanılmaz yorgun ama çalıştığım yerde herkese –ilginç bir şekilde- içimden gelerek gülümsemeyi başarabiliyorum. Gerçekten Ben olduğumu hissediyorum gözlerim gülerken. İçimden bir ses “işte!” diye bağırıyor. “saklayacak kadar korktuğum hiçbir şey taşımıyorum içimde, açık ve netim, tüm saflığımla ne varsa, karşındayım!”


Ama karşıdakinin içinde saklayacak çok şeyi oluyor bazen. Ben zihnim yorgun diye mızlanırken bile, onun kendi ufak hesaplarının kendi ruhunu yorduğu kadar yorulmuyor ruhum. O benden çok daha dik ve kararlı görünüyor, ama bendeki içtenlik onun varoluşunu rahatsız ediyor. Önyargıları kişilik kazanmış nerdeyse, öz kişiliğini her geçen an ele geçiriyor. Farkında değil belki, bir süre sonra yaradılıştan getirdiği bir öz-cevher değeri kalmayacak naçiz varlığının. Rengi solmak üzere.


Kendine güvenini toplumun onay verdiği şeyler üzerinden kurmaya kalkan zavallılar çocuk sahibi olmamalılar. Bunların; İnsanı özgürleştirmekten alıkoyan deneyimlerle zehirlemeye hiçbir hakları yok yenidoğanları, değerleri. Bu kirlenmişlik toplumu zehirleyen gaz partikülleri halinde yayılacak, yayılacak ve sonra üzerine güzel şeyler inşa edilecek saf şeyler kalmayacak.


Bendeki bu umut da nereye kadar yahu. Güzel bir şeyler inşa edileceğine dair bu umudu nerden kapmışım, bir türlü kurtulamadığım? “güzel” bir şeye sahip olmanın bununla alakası olabilir mi?


Fakat burada da şöyle bir sorunla karşılaşıyoruz; “güzel” bir şeye sahip olmadığı halde inanılmaz saflıkta değerlere sahip olan harika insanlar var. Bu da, güzel bir şeye sahip olduğu için içinde saflık barındıran insanları olgunluk-değer hiyerarşisinde ilk basamaktan ikinciye itiyor. Güzel insanların daha çook olgunlaşması gerekecek.




Erdem.


Kafamı kurcalıyor.


Kavramlara bağlanmanın insanı özgürleştirmekten alıkoyduğuna olan inancım silinmeye başladı. İnanmayı seviyorum. İnandığım “şey”in “doğruluğu”nu sorgularken “hislerime” başvurmaktan hoşlanıyorum. Fazlasıyla öznel ve bilim dışı olsa da, “gerçeğin” nerde olduğunu kim bulmuş. Hahh. Belki ben bulurum.


İçimde.

Hiç yorum yok: