18 Ekim 2007 Perşembe

Poh Poh


Hayatında hiçbir şey için sahip olduğu potansiyelin tamamını kullanmamış bir insan, sahip olduğunu sandığı şeyin sınırı hakkında sadece kendi çıkarımlarına mahkum olmak zorundadır sanırım.

Ne demek istiyorum?

Şunu.

Ben hayatımda hiçbirşey için kendimi verimli kullanmadım. Üniversite sınavına hazırlanmadım. Dersaneye gittim, ama sadece gittim. Bugün çevremden duyduğum "günde en az 5 saat" muhabbetim hiç olmadı. 50dk, belki. Neşeme göre.

Hiçbir erkek içini "ne yapabilirim benim olması için" noktasında düşünmedim. Hep akışına bıraktım. Ben bendim. Zorlamadım.

İşe girdim. Ama hiç iş aramadım. Gittiğim ilk iş görüşmesinde işe alındım. . .


Bu şu demek. Hiç gerçekten tehdit altında hissetmemişim kendimi. Birşey-siz kalma korkusu beni hiç yakalamamış. Zaten hırslı bir insan değilim. Fani şeyler bunlar diyerek geçiyorum. Kenimi, neler yapabileceğimi hiç sınamadım. Meşhur "potansiyelim" hakkında bilimsel bir verim yok. Uğraştım ve başaramadım dediğim hiçbirşeyim olmadı.

Düşününce, belki de uğraşıp başaramamış olmak daha ağır gelirdi, çalışmamaya kaçtım. Bunu ancak Tanrı bilir.


Ama hayatımda ilk defa birşey için çok ciddi mücadele verdim. Önceki yazılarımda beynimi patlama noktasına getiren olasılık hesaplarından bahsetmiştim. Bütün bunlar, odanklandığım konuyla ilgili.

Tehdit altında olmayı deneyimledi bünyem. Tüm vücudum, alarma geçti. Her hücremle düşünmeye başladım. Bir bağlantı diğerini, bir düşünce diğerini çekti. İlk defa odaklandım, düşündüm uzun uzun. Düşünmediğimi sandığım zamanlarda bile zihnimin arka planında çalışmaya devam ediyordu veri işleme süreci. İşledi, işledi.

İşledikçe düşünce tembelliği yaptığım zamanlardan kalma paslar atıldı, zihnim ışıldamaya başladı. Birçok şeyi görmeye başladım.

O noktada kendimden korkuyorum. Almak istediğim ve inanılmaz şekilde ulaştığım bilgi beni mutlu etmiyor. Bilginin mutlu etme gibi bir misyonu yok elbette. Ama sanırım ben öyle ummuşum. Keşifler her zaman eğlencelidir zannetmişim. Her zaman değil-miş.


Artık hiçbirşeyden korkmuyorum. Evey'in atıldığı sahte hapisanede, onun gibi saçlarım traş edildi sanki. Beni ben yaptığını sandığım ilk ilüyondan böyle kurtuldum. Nefes alamadım. Soğuk, taş bir odada, korktuğum zaman ısınmamı sağlayan düşlerimi azad ettim.




Hiç yorum yok: