6 Mayıs 2010 Perşembe

Irkçılık Üzerine

Bu olay 14 ekim 1998 de kıtalar arası bir uçuş esnasında gerçekleşmiş. "Bir kadın, uçakta zenci bir adamın yanında oturuyordu. Durumdan rahatsızlığını belli edercesine, hostesten başka bir yer bulmasını istedi, zira öylesine antipatik birinin yanında oturamazdı. Hostes, tüm uçağın dolu olduğunu fakat birinci sınıfta yer olup olmadıına bakacağını söyledi. Diğer yolcular şaşkınlık ve tiksintiyle olayı izliyorlardı, bu kadının sadece terbiyesizliğine değil, bir de birinci sınıfta yolculuğu devam edeceğine şahit oluyorlardı. Zavallı adamcağız çok kötü bir durumda olmasına rağmen cevap vermemeyi tercih etti. Bu yüksek tansiyondaki durumda kadın, birinci sınıfta ve o adamdan uzak uçabileceğinden tatmin olmuş, hostesin dönmesini bekliyordu. Birkaç dakika sonra geri gelen hostes, kadına: "Çok özür dilerim geciktim.Birinci sınıfta bir yer buldum… Bu yeri bulmak biraz zamanımı aldı, sonra yer değişikliği için pilottan izin almam gerekiyordu. 'Hiç kimse sorun yaratan bir diğerinin yanında oturmak mecburiyetinde tutulamaz' dedi ve bu izni verdi." Diğer yolcular kulaklarına inanamıyorlardı, bu esnada kadın da bir zafer kazanmış gibi yerinden kalkmaya hazırlandı. Aynı anda hostes, oturmakta olan zenciye dönerek: "Beyefendi, sizi uçağın birinci sınıfındaki yeni yerinize götürmem için beni takip eder misiniz lütfen? Seyahat firmamız adına kaptan pilotumuz sizden böyle nahoş bir olay yaratan kimsenin yanında oturmak mecburiyetinde bırakıldığınız için çok özür diliyor." Tüm yolcular hep birlikte, bu olayı iyi bir biçimde sonuçlandıran uçak personelini alkışlayarak tebrik ettiler. O yıl, kaptan pilot ve hostes uçaktaki davranışlarından dolayı ödüllendirildiler. Aşağıdaki mesaj, tüm ofislere personelin görebileceği bir biçimde iletildi: "İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler. İnsanlar onlara ne yaptığınızı da unutabilirler. Ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar."

9 yorum:

sufi dedi ki...

Önce kendimi çok kötü, sonrasında zafer kazanmış gibi hissettim.Teşekkürler ve sevgilerimle.

hasret senfonileri dedi ki...

... insanlar bazen de neyi unutup neyi unutamayacaklarını bilemezler sevgili knock knock..
Ya kendini nasıl hissettirdiğidini unutmak isterse kişi?

© Etk Yavrusu © dedi ki...

süpperrrr

oyumben dedi ki...

Küçük bir ayrıntıyı gözden kaçırıyoruz: Pilot zenci. ehi. ( kikirder, titrer... )

Knock Knock dedi ki...

@sufi,
Aynı hayal kırıklığından aynı rahatlama duygusunu yaşamıştım ilk okuduğumda. :)

@hasretsenfonileri,
Hisler kimyasal bağımlılıklar yaratıyormuş biliyor musunuz? Unutmak istersek yoksunluk sendromlarına hazır olmak zorundayız.

@Etk Yavrusu,
:))) Değil mi..

@oyumben
Mümkündür! :)

Atilla Çelik dedi ki...

Kapını çalarım knock knock diye!

En başta ne oluyor bee diyordum ama sonrasında kesin siyah arkadaşı birinci sınıfa alacaklar dedim. Öyle de oldu. :)

Harika bir hikaye. Irkçılık muhabbeti garip bir olay. Dünya konjöktürüne baktığımızda garip bir seyir işlemiş. Bundan 50-60 yıl önce ABD'nin bazı eyaletlerinde Afro-Amerikanları yakıyorlardı. Zamanla hak ettikleri haklarını elde ettiler Afro-Amerikanlar. Yeni dönemde bile farkında olamadığımız tiksindirici hareketler de dikkatimizi çekiyor.

Bazen sinemalarda dikkat ederim. Bazı filmlerdeki zenci oyuncular filme inanılmaz bir hava katarlar. Karizmadırlar. Baştan aşağıya bir felsefe akar o siyah tenlerinden. Eğer beyaz tenli birini koysaydınız aynı etkiyi alamayacağınızı da bilirdiniz. Şimdiden öyle aklıma 4 film geldi. Biri Gladiatör, diğeri Green Miles'dı. Diğer ikisini de bir türlü hatırlayamıyorum. :)

Knock Knock dedi ki...

Merhaba Atilla:)
Tüm bu cadı avlarının (!) bu kadar yakın bir geçmişte olmuş olması ve hala belli düzeyde devam ediyor olması tüyler ürpertici geliyor bana.
Film konusunda katkıda bulunayım, aklıma ilk Morpheus geldi. Matrix :)

Atilla Çelik dedi ki...

Yok yok, o da değildi. :) Öyle çok bilinen bir film değildi zaten. Ama bir tanesinde İrlandalı bir aile Amerika'ya geliyorlar. Kırık dökük bir eve çıkıyorlar. Klimaları bile yok. Evin babası sokakta canı çıkmış klima buluyor, el arabasıyla taşıyor, canı çıka çıka eve çıkarıyor. Bu ailenin iki tane çok tatlı kızı var. Kızlardan biri apartmanda yaşayan gizemli siyahi bir ressama dikkat kesiliyor. Aralarında garip bir iletişim oluşuyor.

Anne üçüncü çocuğuna hamiledir. Ama hamilelik aşırı zorludur. Bebek zoraki doğar. Ölmek üzere. Evin tatlı ufak kızının aslında üç tane dilek hakkı vardır. Sonuncu dileğini yeni doğan bebek için kullanır. Filmdeki gizemli siyahinin ise mistik bir etkisi vardır. Bebeğin yaşaması için kendi hayatını feda eder. Bu filmin adını nasıl hatırlayamam be diyordum ki birden America diye bir isminin olduğunu hatırladım.

Buldum da..

http://www.imdb.com/title/tt0298845/

Muazzam bir filmdi. Mahvetmişti beni. Bahsi geçen siyahi aktör ise Djimon Hounsou. Bu herif çok iyi bir karakter oyuncusu.

Knock Knock dedi ki...

Sen anlatırken öyle bir film hatırlar gibi oldum ama sonra yanıldığımı farkettim. İçine mistizm koklatışmış filmlere bayılıyorum zaten, çok merak ettim doğrusu, hemen izlemek istiyorum.