10 Mayıs 2010 Pazartesi

Günlerden…1

Cumartesi
Henüz 14-15 yaşlarında, tatarları andıran hafif çekik gözleri ve teninin beyazlığına inat simsiyah saçlarıyla, yaşının tüm masumiyetiyle camdan dışarı bakıyor. Üzerinde omuzu düşük beyaz bir bluz var. Çantasını dizlerinin üzerine koymuş, elinden çekip alıvereceklermiş gibi sımsıkı tutuyor.
Ben arka sıradayım. Güneş ışığını görenin tüm ter kokularıyla birlikte kendisini dışarı attığı otobüsün arka sıralarından birinde oturuyorum. Boğazdan gelen hırıltılı harflerin “k” gibi keskin kelimeleri mutasyona uğratışını dinliyorum. Tersine yerleştirilmiş koltuklardan birine oturan  küt siyah saçlı çekik gözlü masum kız tam karşımda, görüş alanımda. Biletçinin hemen ilerisinde. Sıcak, ağır ter kokusu, hırıltılı sesler ve kentin en iyi semtlerinden birindeki otobüste; içimdeki huzura bir tek bu kız hitap ediyor o an için. Dalgın düşüncelerle gözüm akamayan trafiğe takılıyor. Benden başka kimse farketmiyor onu. Beni de. Sıradanlıklarda kaybolmuşuz.
Ufak çantasından daha ufak bir çanta çıkarıyor, ve onun içinden parmak kadar süslü bir ayna. Bembeyaz aklı gözlerine bakıyor, etli dudaklarını kontrol ediyor. hızlı hareketlerle, açılmaktan bitmek üzere olan küçük bir göz kalemi çıkarıyor ve otobüsün sarsıntılarına aldırmayarak dikkatlice önce tek gözüne, sonra diğerine sürüyor. Eğlendim bu davranışı karşısında. Hoşuma bile gitti. Üzerine yapışmış 15 yaş ezikliğine isyankar bir davranış olarak yorumladım.
Kalemi yerine koyduktan sonra yine parmak kada bir silindir çıkardı, ucundan anladım ki, göz altı kapatıcısı. Hızlı hareketlerle tek elinde süslü ayna olduğu halde hiç de örtülmeye gerek olmayan göz altlarına savaş boyası gibi sürdü onu, bastırarak ve sahip olduğu taze cildin kıymetini bilmez şekilde, hunharca dağıtarak yedirdi kapatıcıyı. Anlam veremedim, hatta biraz hayal kırıklığına uğradım.. içimde onunla kurduğum şeffaf özdeşlik, belli belirsiz hale geldi. O ise devam etti, sıra hiç ummadığım bir yere, kirpiklerine geldi. bir rimel çıkardı, ve hala nasıl denk getirdiğini bilemediğim bir zamanlamayla kırmızı ışıktayken otobüs, teker teker kirpiklerini boyadı. Zordur. hatasız başarması, işleri ilginç hale getiriyordu.. İnsanlar yavaş yavaş onu farketmeye başlamasına rağmen, o; etrafında hiç kimse yok gibi davranıyordu. Bir odada, bir arabada, bir tuvalette tek başına gibi, kimseyi görmeyerek devam etti. İçimden artık durmasını diliyordum, kimbilir neden. Bir allık fırçası çıktığında o küçük çantadan, hakkındaki hırıltılı fısıltılar ve çakmak bakışlı gözlerle çoktan sarmalanmıştı.
Ve bir ruj çıktı bu defa. Küçük çantası bir karadeliğin diğer tarafı gibi, daha önceden atılımış herşeyi püskürtüyordu. Bir an o çantayı açıp, önce ellerini, sonra kafasını ve sonra tüm bedenini sokarak kaybolacağını sandım. bir an o çantanın tüm otobüsü, tüm yolcularıyla yutacağından korktum. sonra tüm şehri yutabilirdi, ve dünyayı, ardından.
Yüzüne baktım. Değişiyordu. Her hamlede güzelliği gittikçe değişiyordu. çirkinleşmiyordu hayır, fakat, sanki artık birkaç sıra ötede oturan 15 yaşındaki beyaz tenli siyah küt saçlı utangaç kız, Singapur’daki çocuk fahişelerden birine dönüşmüştü. Bu düşünceyle sersemleyip hem bakışlarımı hem fikirlerimi kaçırmaya çalışırken büyük bir gürültüyle durdu otobüs. Diğerleri gibi ayağa kalktı, sadece kafasını görebiliyordum artık. açılan delikten hacetini gören otobüs sessizleşirken, o da dışarı aktı. Ne giydiğini o zaman görebildim. Bileklerine yapışan dar bir pantolon, ayaklarında bir takım elbisenin altından çalınmış hissi veren siyah ince topuklu yüksek ayakkabılar. Yürüyemiyordu bile, taşıyamıyordu o havayı. Profesyonelmiş, büyümüşmüş havasıyla yürümek için verdiği o çaba, yaşının son havasını da söndürdü. İçimde başta yarattığı huzur karmaşık bir ızdıraba dönüştü, derin sıkıntılarla barsaklarını yeniden dolduruşunu izledim otobüsün.. Bir sonraki durakta beni de atacaktı nasılsa, düğmeye bastım…
Keşke, dedim. Keşke o çanta sahiden yutsaydı hepimizi. Başka bir dünyada, başka şeylere uyansaydım. Otobüs gerçek olmasaydı..

5 yorum:

hasret senfonileri dedi ki...

bir roman başlaması gibi okudum...Hadi takip et o kızı... bizde seni! başlayan bitmesin hemen..
ziyan olmasın her yerde mevcut olan kara delikler sevgili knock knock..

Knock Knock dedi ki...

Hayatın kendisi koca bir roman aslında. Ziyan etmesem, değil mi..

© Etk Yavrusu © dedi ki...

" derin sıkıntılarla barsaklarını yeniden dolduruşunu izledim otobüsün.. Bir sonraki durakta beni de atacaktı nasılsa, "

benzetmeye kocaman bir WOWWWWWW... çok tatlısın, bayıldım yazıya

oyumben dedi ki...

Otobüs neyse de memleketimin tıkalı bağırsakları işlevselliğini kazandığında olacakları merak ediyorum. ehi. Sanırım arada biz de kaynayacağız, 15 yaşındaki kız da...

Knock Knock dedi ki...

@etk yavrusu
bunu taşıyabiliriz mesela. day dreamler..

@oyumben
o işlevsellik hiçbir zaman işler hale gelemeyecek nasılsa..