12 Ocak 2008 Cumartesi

Fantastik Oyuncak


Konsere gidiyorduk. Yanımda şehirdışından arkadaşlarımla kardeşim de vardı. Oldukça kalabalık bir grup olarak, mekana doğru ilerlerken kardeşim kimseye belli etmeden elindeki kutuyu işaret etti bana. Şaşırarak baktım.

"-Bu o mu?"

"Abla inanamayacaksın, çok eğlenceli, gör bak"

Teyzemin yurt dışından getirdiği hediyelerin ne kadar ilginç, teknolojik ve eğlenceli olduğu konusunda bir şüphem yok zaten. Bu defaki hem Türkiye'de olmaması bakımından, hem de sistem olarak daha önce hiç karşılaşmadığım birşey. Bir alet, ve teyzem eğlenceli zamanlarda kullanalım diye özel olarak almış.

--

Mekana vardığımızda hakikaten inanılmaz kalabalıktı. Kimse kimseyi görmüyor, tanımıyor ama herkes herkesle sobet ediyordu. Bizim masa da hayli kalabalıktı. Kendimi bildim bileli boş muhabbetlerden sıkılmışımdır. Grup da daha kimseyi canlandıramamıştı çaldığı 2 parçayla. Aklıma hediyeyi kullanmak geldi. Kardeşim sırıtıyordu.

Esasen ben, kutunun içinden çıkan ve bilgisayarların içindeki harddisklerden daha büyük olmayan, iki parçadan oluşan aleti, ortasındaki deliğe bakarak, fosforlu ışıklar saçan değişik bir alet olarak düşünmüştüm. Kutuyu açarken tanımadığım bir kız yanıma gelerek ne olduğunu sordu.

"-Hoşunuza gidecek, bekle" dedim.

"Elektronik kimyasal mı?"

"?"

Evet.. Bir çeşit elektronik kimyasal. O anda, elimdeki oyuncağın elektronik titreşimler ve ışıklar yayarak kafa yapmaya yarayan bir alet olduğunu düşündüm. Kardeşim üzerinde kocaman 10'luk, 20'lik, 30'luk yazan ve 10'luğu kullanılmış olan, suda eriyen kalsiyum vitaminlerine bezeyen paketine sarılı 3 daire şeklinde birşey getirdi. Sarı, Turuncu, Mor renklerinde. 20'lik olan moru beğendim, paketinden sökerek aletin yuvarlak deliğine yerleşmesi gerektiğini düşündüğüm yere koydum. İnsanlar ayakta sıkılmış halde müziği dinliyorlardı, etrafta bunaltıcı bir hava vardı. İş sadece benim bir priz bulmama bakıyordu.

Oradaki görevli çocuklardan bir priz rica ettim. Onlar da elimdekinin ne olduğunu anlamamışlardı. Sadece kardeşim pis pis sırıtıyordu. Aleti prize taktım. Bir ucu usb, diğer ucu cep telefonu yatay şarjlarına benzeyen kabloyu açık uçlara taktım. Üzerindeki rakamları ayarlamak için tuşlara bastım. Aslında bilmiyordum, ne kadar zor olabilirdi..? Kardeşim birşeyler içmeye gitmişti.

Alet çalışmaya başladı. Fakat inanılmaz bir güçte usb girişini dışa itiyordu. Elimle tutmak, zorlamak zorunda kaldım. Hayli güç harcadım, kablo çıkmasın diye. Ve gözüm mor kalsiyum hapındaydı.

Derken herşey durdu. Ne aletin beni zorlaması, ne müzik, ne ayaktaki insanlar... Etrafıma baktım, herşey o anda öylece donmuştu. Bir tek ben ve yanımda bana yardımcı olan 2 görevli çocuk canlıydık. Kardeşim bile gittiği yerde donmuştu. Aletin üzerindeki rakamlara baktım.

"1:59, 1:58, 1:57..."

Şaşkın şaşkın birbirimize baktık. Birşeyler olacağını tahmin ediyordum ama..zamanın duracağını da yuh artık...

zaman...durdurmak..

!!!

Teyze, canım teyzem! Bize öyle birşey getirmiş ki! Zamanı durduruyor! Bu yeni nesil oyuncaklardan olmalı. Şimdi anlıyorum 10'luk 20'lik ne demek. 2 dakikadan 10 tanelik, 3 dakikadan 10 tanelik, 1 dakikadan 10 tanelik zamanı durdurma kullanımları. Biz 2 dakikalık olanı kullanıyoruz. Ve her defasında biraz eriyor. Son kullanımda eriyip tamamen bitecek. Hem yeni öğrendiğim "elektronik kimyasl" da değilmiş, pek sevindim.

Yanımdaki çocuklarla ne yapsak diye bakıştık. 2 dakikamız vardı, istediğimiz herşeyi yapabilirdik. İçten içe süre bitse ve bu muhteşem keşfi arkadaşlarımla paylaşsam diye geçiriyordum. Onlara anlatıp, zamanı hep birlikte durdurup, kimbilir 2 dakikalara neler sığdıracaktık.

---

Süre bitti, herşey kaldığı yerden devam etmeye başladı. Kimse -kardeşim bile- aleti çalıştırdığımızın farkında değildi. Hemen ona bunu kullandığımızı ve neler olduğunu söyledim, diğerlerini topladım. Nasılsa 2'likten daha dokuz hakkımız var. Onlar da en az benim kadar heyecanla karşıladılar bu oyuncağı. Herkes biraz saygıyla biraz heyecanla olacakları bekliyordu. Eh, sahibi ben olduğum için sözsüz bir hiyerarşi oluşmuş ve grubun için de beni tavana oturtmuştu. Kıçım da tavandaydı, keyfim de. Kabloları tekrar özenle yerleştirmeye başladım...





"-Kızıııım, uyan. Sabah oldu."

"hı..?"

"-Yavrum kalk, ben çıkıyorum, uyan.."


Ne..?!! Yine mi rüya..

poff..


Zaman'la lgili dedim ne Allah aşkına ?



--------------------------------------------------

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Gözlerim nasıl parlayarak okuyordum ki annen geldi beni de uyandırdı. Hmmmf :/

Adsız dedi ki...

Bu aleti bizim geliştirmemiz gerekecek, olmuyor :)