28 Kasım 2011 Pazartesi

Zirveye Giden Yol (Ideas of March) ♥♥♡♡♡ 2/5

Dün annemle kendimize bir güzellik yapalım dedik ve birlikte  Kentpark'taki  Prestige sinemalarına gittik.
Sevdiğiniz birini ne kadar çok sevdiğinizi günlük sıkıntılar nedeniyle kilitler altına alabiliyor ve bunu hiç farketmeyebiliyorsunuz.  Biz annemle, çok eğlenen, herşeyi paylaşan iki kadın iken, dün farkettik ki, uzuuun zamandır birbirimize gerçek anlamda" zaman" ayırmıyor, ve bunun farkına bile varmıyoruz. İş stresi, koşturmalar, vs.. İnsanların arasındaki bağların yıpranıyormuş gibi görünmesine neden oluyor. Aslında o bağlara hiçbirşey olmuyor, ama farketmiyoruz. 
Biz de dün, ana-kız bu olayı çözmeye, birbirimizle kaliteli zaman geçirmeye karar verdik ve bunu belli bir düzene bile oturma kararı aldık. Evde DVD seanslarından, sinemaya, hatta yine uzun zamandır uzak kaldığımız bale , CSO ve tiyatro kültürümüzü canlandırmaya uzanan geniş bir yelpazede etkinlik için karar aldık. Ve, birlikte sinemaya gittik.

Artık sinema kültürü bende biraz değişti. Eğer 3D değilse gitmek anlamsız geliyor, çünkü evlerimizdeki ekranlarımız büyüdü, çözünürlükleri fırladı, ses sistemlerimizin kalitesi, oyuncular fısıldarken nefesini neredeyse kulağımızda hissedecek kadar arttı. Haliyle DVD izleme alışkanlığı sinemaya gitme alışkanlığıyla yarışır düzeye geldi. (Sinema ve DVD artı eksi listesi yapmayı düşünüyorum bir ara, şimdi değil) Haliyle 3d olmayan filmler beni çekmiyor.


Fakat bazen gözlerinizi kapatıp parmağınızı bir filmin üzerine koyup gitmeniz de, eğlenceli olabiliyor.
Biz annemle dün öyle bir şey yaptık ve Tvde sürekli reklamı dönen Zirveye Gide Yol (Ideas of March) filmine gözü kapalı girdik.
Aslında, keşke gözlerimiz açık girseymişiz.
Medyada çok reklamı yapılıyor ve imdb puanı hayli yüksek (7,5).
Benim puanım 2/5
Konu, ABD Başkanlık sürecindeki ilk aşamalarda Eyaletlerde seçim kampanyası yürüten iki Başkan adayının kampanyayı yürüten medya kadrosundaki baş kahramanımız Stephen Myers'ın erdem, sadakat, hırs ve değişen değerleri üzerine gelişen olayların sorgulamaların anlatıldığı bir film.

---------------İZLEMEK İSTEYENLER BUNDAN SONRA OKUMASIN!-----------------
Anafikir çok açık, keşif gerektirmiyor. Karakterler, derinliğine inmeden yüzeysel açıklamalarla geçiştirilmiş. Bir kısmı olaylar derinleşmeden hemen çıkıyor sahneden (ölüyor mesela).
Bizim çocuk dehşet bir medya beynine sahip gelecek vadeden biri olarak lanse ediliyor fakat ilk 10dk'dan sonra tek gördüğümüz hırsları arasında gidip gelen  zayıf bir karakter. Bize, o başkanı desteklemesinin sebebinin "o başkanın dünyayı daha iyi bir yer haline getireceğine olan inancı" gibi inanılmaz yüce bir erdem olarak verilirken; bir sonraki sahnede kovulmayı hazmedemediği için rakip Başkan adayına giderek onun tüm sırlarını anlatmaya hazır bir davranışına şahit oluyoruz.
İnsan elbette katı bir canlı değil. Çıkarlar değiştikçe hamleleri değişebilir. Örneğin esas element paraysa, kimin için çalıştığından ziyade, yaptığı işi en mükemmel şekilde yapması onun tek aracıdır. Veya hedefi kariyer ve isim yapmaksa, yine kimin için çalıştığı değil, nasıl çalıştığı tetikler kendisini. Fakat önce bu davranışın altına bambaşka boyuttan bir "erdem, inanç" koyup, sonra bu tetikleyiciden hızla uzaklaşılması, gerçeklerden uzaklaşılarak seyirciyi aptal yerine koymak oluyor, kanaatindeyim.
Filmde zeka pırıltısı tek bir olay vardı. O da rakip başkan adayının kampanyasını yürüten adamın, bizimkini görüşmeye çağırıp ona iş teklif etmesinin altında yatan planın, gerçekten istihdam değil, bizimkinin sadakatsiz damgası yiyerek işten atılmasına giden bir sürecin planlanmış olmasıydı. Güzel hamleydi. Kurduğu cümle şu, sonraları: "Eğer ülkenin en iyi medya beynine ben sahip olamıyorsam, karşı taraf da olmamalı. Böylece yine eşitiz."
Bir de, söylemeden edemeyeceğim; George Cooloney'i yalnızca bu filmin tanıtımı için kullanmışlar. Adamın bi fonksiyonu yok. Karakterler çok belirsiz. Bize yine  dünyayı iyi bir yer haline getirmek içi içsel motivasyonu olan bir adam olarak lanse edildikten sonra, 20 yaşındaki stajyer kızı becerdiğini ve hamile bıraktığını öğreniyoruz.

Zaten sürekli filmin iyiye doğru gideceği beklentisiyle izlediğiniz için çok kısa geliyor. Birden bitti gibi geldi bana, ve aynı sıradanlıkta sürmüştü.

En azından diyoruz ki, "medyada reklamı yapılan bir film hakkında fikir sahibi olduk, yani  bi halta benzemiyor." :)

Sevgiler.

1 yorum:

oyumben dedi ki...

Hayatı günlük sıkıntılara teslim ettiğinde, günlük sıkıntının kendisi hayat oluyor.