17 Eylül 2008 Çarşamba

Odada, dizlerimi karnıma yapıştırmış, uyumaya çalışıyorum. Canavarlar benimle.

Hafif bir ıslıktan, yüksek uğultuya dönüşen rüzgar camları zorlamaya başlıyor. Sessizliğin çıldırtıcı bir sesi var. Kendim, kendime yetmiyorum. Yalnız olmaktan korkmak, yalnız olmadığını bilerek korkmaktan çok daha iyi. Ve şu anda yalnız değilim. Gözlerimi kapamaya korkuyorum.

Sabaha karşı iki. Dehşet bir dolu yağıyor. Pencerelere, duvarlara, zihnime her çarpışı, bir saldırı. Her tanede yüreğim hopluyor, canım yükseliyor da, çıkıverecek oluyor. Onlarca soğuk, buz tanesi, pencerelerimi delmeye çalışıyor. Tiz sesler çıkarıyor her defasında, sanki camı inceltiyor, inceltiyor, delecek. Sırada ben varım. Derimi delecek, kanımı akıtacak. Polisler beni bulduğunda çoktan erimiş ve ortadan kaybolmuş olacak. İz bırakmadan. Temiz ölüm. Ölümden korkuyorum. Ve yaşamaktan daha az değil. Rüzgar sınırlarımı zorluyor.

İnsanların uyanıp balkondaki eşyaları uçmasın diye içeri aldıklarını duyuyorum. Benim balkonumdan da sesler geliyor. Biri var, ya da sandalyeler.. Biraz daha giriyorum yorganın içine. Burnuma kadar çekiyorum. Gözlerim büyüyor, daha çok görüyorum karanlığı. Her yerde gölge kıpırdıyor. Her yerden ses geliyor. Canavarlar benimle.

Yatak sallanıyor, ya da ben titriyorum.

Dolu duruyor. Ben duramıyorum.

4 yorum:

Unknown dedi ki...

Doluyu da sen yağdırmadın, değil mi?

pebble dedi ki...

O gün değil :))))

Adsız dedi ki...

Tüm mamilik damarlarımı kabartan köpürten kopartan bir yazı bu!! Bir zerre olup uçup yanına gelmek ellerini tutmak saçlarını sevmek dizimde yatırmak istedim seni..

pebble dedi ki...

Canım mamim..Mamiler ne için..? Kuzularını dizlerine yatırıp sevmek için..