5 Eylül 2008 Cuma

Cevizim, ağacım..

Tazecik yapraklarını genç kız memesi gibi göğe kaldırarak sallayan, rüzgara çiçeklerle ritm tutmayı bana da öğreten ceviz ağacım birkaç gündür havası alınmış balon gibi mahzun. Önce renklerindeki canlılığı teslim etti mevsime, sonra kuşlar terk etti birkaç günlüğüne. Ben ona ihanet etmeyecektim. Biz bize kalmıştık, laflıyorduk yenilerde. Ben anlatırım o titrer, ben anlatırım o dinler… O titrer ben dinlerim, o anlatır ben titrerim. Sohbetimizi kendisine sırnaşan kediler böler olduğunda, sütlü ekmek vermemi fısıldayan da oydu. Gece soluksuz uyandığımda beni sakinleştiren de.

Bu sabahın erkeninde balkona çıkıp laflayalım diyordum, kuruması için astığım çamaşırların arasından geçtim, sigaramı alıp kapıyı açtım.
Kuşları gördüm. Geri gelmişler.

“çıt çıt, çıt, çıt çıt çıt”

Yapraklar her çıtlamada dökülüyor, zayıflıyordu can yoldaşım.Vücudu kemiklerine yapışmış gibiydi şimdi cevizim, ağacım… Dayanamadım seslere, damlalar hücum etmek üzereydi gözlerime. Aylarca kendisine ötüşleriyle methiyeler düzen kuşlardı onlar, ölü yiyicilere kanmış olamazdı ağacım.

İhanete uğramış gibiydim. Çok sevdiğim birini hiç beklemezken kaybetmiş gibi.
İzledim, izledim… Dakikalarca. Ondakikalarca…

Ve, garip bir duyguya sarıp sarmaladı beni. Sanki kuşlar acı vermiyor, rahatlatıyorlardı onu. Ne hışırdıyor, ne ters bir tepki veriyordu. Sedyeye uzanmıştı, her şeyin iyi olacağı, metanetli durması öğütlenmiş bir çocuk gibi gözlerini kapamış, nefes almadan bekliyordu. Kuşlar leş yiyici olmaktan uzaktı –ne kadar zalim olabiliyorum, bazen- son görevini sağduyuyla yapan ailesi gibiydi kuşlar... Büyük bir aileydi onlar. Doğa ananın çocukları. Geçirmesi gereken değişim için hazırlıyorlardı onu. Hava soğuyacaktı, kış gelecekti. Karda buzda yaşamaya, var olmaya devam edebilmesi için saklayabildiği kadar yaşam saklaması gerekiyordu dallarında. Benim hışırtısını bencillikle kendime saklamak istediğim yaprakları onu zayıflatacaktı eğer onlardan kurtulmazsa. Artık mevsimler hızlı geliyor. Ve kuşlar sadece yardım ediyor.

Bilemedim ki her mevsimde öldürüp her mevsimde yeniden hayat veren doğa, hiçbir canlıyı yalnız bırakmaz bu kayboluşlarda…

Sigaramı bitirdim, kurumuş çamaşırları topladım, gerisin geriye ıslak gözlerimi silmeye, eve girdim.

Hiç yorum yok: