21 Temmuz 2008 Pazartesi

What Dreams..

Uzun, upuzun beyaz tüller asmışlar gökyüzüne. Beyaz tüller, öyle uzun ki, uçurtmaların ulaştığı en yüksek yerden aşağıya kadar iniyor ve zarafetle dalgalanıyor. Her tül öbeğinin etrafında insanlar var, uçuyorlar. Beyaz elbiseler giymişler, tülle oynuyorlar. Çocuklar da var, tüllerin arasına saklanıyorlar, oyun oynuyorlar. Onları izlemek çok hoşuma gidiyor. Esnek vücutlu ip gösterileri yapan kadınlara her zaman vücut hâkimiyeti ve kas gücü bakımından hayranlık duymuşumdur. Beyaz kıyafetli kadınlar da vardı, bacaklarına tülü dolayıp ellerini bırakarak dalgalanan.

Yatmadan önce “What Dreams May Come” izlemiştim. Oradaki Marie’nin evreninden etkilenmiş olmalıyım. Operacı uçan Romalı kadınlar, suyun üstünden uçarak kayan çocuklar, anfi tiyatro merdivenleri. Güzel bir cümle vardı:

“Fiziksel olan illüzyondur, zihnindeki ise gerçek. Çelişkili görünüyor değil mi?”

Uykuya dalarken, acaba benim zihnimdeki ölüm sonrası evren neye benziyor sorusunu düşünüyordum...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

yazık o güzel uykularına.. Gelecek güzel günlerin hayalini kurmak varken.. sana ne ölümden sonrası!! Yaşanan gündür tek gerçek olan, ve hem kıymeti bilinmeyen hem de durdurulması mümkün olmayan..

pebble dedi ki...

O güzel uykular öyle güzel ki mamy, senoi yerlileri gibi rüyaları bir çeşit eğitim shası gibi kullanabilmeyi çok isterdim. O nedenle ne görürsem göreyim, yazık olmuyor..:)