2 Aralık 2007 Pazar

Gül Kokulu İnci



Uzun zamandır teknik imkansızlıklar nedeniyle bastırdığım bir güdümü serbest bıraktım pazar günü. Bir güne neler sığdırabildiğine şaşıyor insan.
--
Anneanneme gittim. Kupon biriktirmiş gazetenin birinden, benden almamı rica etmişti. Vefasızlığımın öyle doruklarındayım ki, kadıncağız 2 haftadır beni bekliyor. Bırakın "Nasılsın" diye ziyaret etmeyi, telefonla bile aramamışım, aylardır. Kötüyüm, çook.
Onu görüp, sarılıp, o yıkansa bile üzerinden asla çıkmadığını bildiğim mis gül kokusunu içime çekerek kucakladığımda kendimden nefret ettim. Sitemli de olsa sevgi dolu o bakışlarla beni "Gel bakalım hayırsız!" diye karşıladı. 87 yaşında, yapayalnız. "Kimseye yük olmamak" diye bir anlayış geliştirmiş, 3 çocuğuyla da oturmuyor. Dedemin vefatından sonra hayata müthiş sabrıyla devam ediyor. Her bayram, tansiyon şeker demiyor, envai çeşit yemek hazırlayıp -öksüz doyuran şiddettinde- bizimle geçireceği 4-5 saate hazırlanıyor. Aylar öncesinden hangi toruna kaç lira vereceğini hesaplamış, harçlıklarını ayırmış bile. Sabahtan bekliyor; ev kalabalıklaşsın, herkesi ağırlasın, dinlemese bile gürültü olsun evde.
Ama, her defasında kimse öğleden sonra 1'den önce gelemiyor. Şehir, iş, hayat nasıl çöktüyse üzerimize, uyanamıyoruz. Bayramın anlamı bizim için el öpmekten ve akrabalarla geçirilen 180dakikadan fazla bir anlam taşımadığından, onu ne kadar kırdığımızı anlayamıyoruz. Belki dudağının kenarındaki mahzun kıvrımı görünce hafif bir vicdan dalgası geliyor, ve geçiyor. Bayramın ondaki anlamını asla kavrayamayacağız.
Yılbaşlarında ise, neredeyse 1 haftalık yemek hazırlıyor, tek başına. Ocağın başında beklerken başının ne kadar döndüğünü, tansiyonu düştüğünde ocağın altını kapamayı unutmamak için nasıl zorla ayağa kalkmaya çalıştığını, kendisine hep "aa Hicri hiçbirşeyin yok, huysuz yaşlılar gibi kendini salıverme güçlüsün" telkinlerinde bulunduğunu bize asla söylemiyor. Eski kültürde yetişmiş o, bizim gibi en ufak sızıyı dağlar haline getirip anlatmak ayıp, çok ayıp. Şimdi ayakta ya, iyi ya, ya da iyi görünüyor ya en azından, herşey yolunda olmalı. Kimseyi üzmeye hakkı yok.
Ve ben beni 5 yaşıma kadar büyüten, her bayram yeni cicilerimi giydiren, çocukluğumun mutlu mesut geçmesini sağlayan, bana o eski kültürü verip, özümden şaşmama engel olan bir adap geliştiren bu kadını neredeyse hiç aramıyorum!
O benim canım, canımın ta içi!
Böyle bir canavara ne zaman dönüştüm?
Ne zamandır hayatımdaki değerleri itip kendimi soyutlayıp, yarı saydam bir perde çekmişim hayata?
Aman Allah'ım.
Hala hayattayken, benim canımken, ona ulaşabiliyor, dokunabiliyor, sarılabiliyorken, ne büyük bir manyaklık yapıyorum...
Anneannem, seni çok seviyorum.
İnci torunun.
Hamiş: İlk ve tek kız torunuyum, beni hep incim benim, güzel kızım diye sever... Esas kendisi bir inci. Hayatımda görüğüm en büyük, en parlak, en değerli, Gül kokulu incim.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

constizeTüm, gül kokulu incilerden kuzulara..

Bilesin ki
bir gün bana hak verdiğinde,
benim yaşımda olacaksın..
Seni anlayamayanları
haksız bulduğunda,
hangi kulakları çınlatacaksın?
G.v

Adsız dedi ki...

mamim, kaleminize, fikrinize sağlık, nefis.. Çok teşekkür ederim..