5 Aralık 2007 Çarşamba

Portakalım Sıkıldı

Türkiye’deyiz, fakat Almanya. Bugündeyiz, ama 1950ler.
Sadece ufak bir grup kişiyiz. Askerler her tarafta ve içimize casuslar yerleştirmişler. Kaçmamız, saklanmamız lazım. Evlerin bahçelerinden geçip, sokaklarda görünmeden ilerlememiz lazım. Bizi her an biri ispiyonlayabilir.
Sıradan davranmaya çalışıyoruz. Hava karanlık. Bir eve zorla girdik, içeridekileri etkisiz hale getirdik. Hükümete karşıyız, “bir çeşit” anarşistiz. Öğretimizin fikirsel alt yapısını tartışıyoruz. Sonraki adımların neler olacağını, “ne yapacağımızı” planlamaya çalışıyoruz. Hepimiz biraz ürktük, az daha yakalanıyorduk.
Kapı çalıyor.
“knock knock, knock knock knock!”
Kapının çalınma şiddeti artıyor, kanımızın çekildiğini hissediyoruz.
Ben gergince kapıya yaklaşıyorum, gözümü deliğe yaklaştırıyorum. İki kadın var. Biri anahtarlarını çıkarmaya çalışıyor. İçeri giremesin diye olanca gücümle kapıya yaslanıyorum, fakat gücüm yetmiyor ve kapı açılıyor.
Bizim gibi davranıyor, bizden biri gibi. Ama gözlerindeki ölçülü kuşku beni rahatsız etti. Tuhaf bir şekilde susuyor. Hepimiz onları izliyoruz. Evin gerçek sahiplerini bağlamışız, biraz da hırpalamışız. Fırlattığımız köşeden inleme sesleri geliyor, ağlamaya bile korkuyorlar ağızlarından salyayla karışık kan kusarken. İlgilenmiyoruz bile. Odağımız kadınlar. Bir tuhaflık var.
Müdahale etmem gerekiyor, kışkırtıcı bir soru yöneltiyorum siyah saçlı olana. Yemi yutuyor ve yüksek sesle itirazlarına başlıyor. Kadının bıkbıklarına siren sesi eşlik ediyor. Bizi ispiyonlamış orospu.
Suratına –mecburen- sağlam bi yumruk patlatıp balkona yöneliyorum. Çıkış bulmamız lazım, az sonra etrafta bir sürü beyinsiz asker olacak ve ben yorgunum. Grubum beni takip ediyor.
Balkondan duvara tutunup, arka bahçeye atlayıveriyoruz. Çimle örtülü eğimli bir bahçe bu. Nadasa bırakmışlar sanki, ikiye bölmüşler alanı. Neyse, herkes yukarı tırmanıyor. Ama arkada annem kalmış!!

Off anne, burada da mı yaa.
Uyanıyorum kardeşim, uyanıyorum! Bu kadar da canına dokunulmaz ki insanın.
Homur homur..


Hamiş: Bir daha Otomatik Portakal'ı yatmadan önce okumayacağım.

Hiç yorum yok: