7 Kasım 2007 Çarşamba

Daha önce gördüğüm rüyaları tekrar görmeye bayılıyorum. Dün akşam uzun zamandır rüyalarımda görüşemediğimiz canım ciğerim bir arkadaşımla karşılaştım. Adı seçil. Çocukluğumda da zaman zaman birlikte rüya serüvenlerimiz olmuştur kendisiyle. Bir nevi çocukluk arkadaşım. Çok iyi anlaştığımız için birbirimizin rüyasına girmeyi tercih ediyoruz.
Dün akşam daha önce birlikte atlattığımız bir serüveni tekrar yaşamak istemişiz ki, kendimi o heyecanlı rüyanın içinde buluverdim.
Etraf zombilerle dolu. Bir kapı var, açılması için gizemi çözmemiz gerekiyor. Etrafta bizim gibi gizemi çözmeye çalışan insanlar var. Mümkün olduğunca hızlı olmak zorundayız.
Seçil’le sarılıp aynı rüyada buluşabildiğimiz için çok sevindik. İkimiz de bunu daha önce gördüğümüzü biliyorduk. O yüzden eskisi gibi hızla davranıp kapıyı açmalıydık.
Adams ailesinin olduğu hissini yaratan kapıyı çaldık. Ürkütücü bir sesle çaldı. Ardından dış ses bize bilmece tekerlemeyi söylerken ben –daha önce çözmüş olduğum için- hemen demirlerin kalkmasını bekleyip ilerideki odaya girdim. Odayı talan ettim ve baltayı buldum. Baltayı kapıp diğer odaya fırladım. Orada kafes içinde bir güvercin vardı. Güvercinin kafesten çıkıp, baltayla oyuk açtığım tahta duvardan uçması gerektiğini hatırlıyordum ama kafesten nasıl çıkardığımı bir türlü hatırlayamıyordum. Canım sıkılmıştı, başkaları da yaklaşıyordu. Seçil bağırdı:
“-kapının dışındaki küçük kutuyu patlat!”
Tomb raider daki minik kutulardan biriydi karşımdaki. Hemen baltayla onu da patlattım. Kafesteki kuş şişti, şişti, kafesin demirleri pof diye patlayıverdi. Bizim güvercin tahta duvardaki oyuktan gökyüzüne havalandığında, görevim tamamlanmış olduğu için sevinçten zıplamaya başladım. Seçilin hemen yanıma gelmesi gerekiyordu. O da koşarak geldi ve bize esas kapı açıldı, sonra başka kimsenin girmemesi için kapandı.
--
Rüyaya hükmetme olayına bayılıyorum. Benim rüya evrenimde gücümün sınırları, warcrafttaki büyücüleri kat kat aşıyor. Belki de bu yüzden oyunlar çok fazla kesmiyor beni. Yoğunlaştığımda elimin tek hareketiyle nesneleri hareket ettirebiliyor, görünmez güç kalkanları oluşturabiliyor, yaklaşmakta olan her türlü şeyi dokunmadan durdurabiliyor ve gerektiğinde uçabiliyorum. İnsanlar yaratıldığında, henüz saf halimizdeyken böyle özelliklerimizin olduğuna inanıyorum. Bu özelliklerimizi keşfedemeden hırslar ve kötü duygularla kirlendik ve bu saf güçlerimizi geliştiremeden kaybettik. Dünyanın çeşitli yerlerinde hayatlarını aydınlanmaya vermiş çeşitli insanların bize inanılmaz gelen hikayelerini duyduğumuzda hissettiğimiz hayranlık duygusu da buradan geliyor. Aslında mümkün güçler olduğunu biliyoruz, fakat sonradan öğrenilmişlik bize bunun mümkün olmadığı gerçeğini dayatıyor. Biz de üzerinde durmuyoruz.
--
Bu yeni kapıdan geçtiğimizde deniz gibi bir şeyle karşılaştık. Etrafta gümüş sörfçüye benzeyen ama hayli şişman hayalet zombiler vardı. Genel olarak eğleniyordum. Bir tanesine su moleküllerinden hayali bir bomba yapıp gönderdim. Ay çok eğlendim. Öyle yüze yüze sabah oldu, zombilerle günü ağarttık…

E şimdi selen naapsın oyunu, filmi, atraksiyonu… Kendi egemenliğinde realtime oyunları “yaşıyor” zaten

Hiç yorum yok: