3 Eylül 2007 Pazartesi

"I'm a Figment of Your Imagination"


Pixar Animasyon Studyoları, çizgifilmleri gerçek boyuta taşıma ve hedef kitleye çocuklarla büyükleri aynı potada eriterek taşıma başarısı açısından her zaman kalbimde ayrı bir yere sahip olmuştur. Ratatouille sessiz bir dönemin ardından gelen nefis mesajlara sahip bir animasyon film.

Kısıtlı mıyız?
Filmde fare Remy, Paris’in en saygın restoranının kurucusu olan Gustou adındaki bir aşçının yemek programlarını takip ederek yemek konusunda sınırları olmadığını öğrenen, koku alma yeteneği gelişmiş bir fare. Gustou’nun söylediği açık: Herkes yemek yapabilir. Fakat sadece korkusuzlar harika yemek yapar.
Korkusuz demek, kalıpların dışına çıkmayı denemeye cesareti olanların keşif gücüne yapılan bir gönderme. Gustou bir bölümde der ki “yemek bir müzik gibidir. Her tadın kendine ait bir ritmi vardır. Eğer iki farklı ritmi birleştirirseniz, ortaya çok daha renkli bir melodi çıkar. Kendinizi müziğe bırakın…”
Tam bunu söylediği sırada remy eline bir parça peynir alır, gözlerini kapar ve yavaşça ısırır, tadı almaya çalışır. Arka plan simsiyahtır ve bom,tri,bom,tri diye bir ritm duyulur. Sonra remy diğer elindeki havuçtan bir parça ısırır, bu defa yumuşak bir melodi dolaşır siyah ekranda. İkisini birden ağzına attığında ise remy, ortaya iki ritmin birleşmesinden doğan bambaşka bir şey çıkar. Remy heyecanla gözlerini açar. Dünyada bu ritmlerin birleşmesinden ortaya çıkabilecek sınırsız sayıda müzik vardır!

Bir sahne de Remy’nin kapana kısıldığı kafeste, hayalindeki Gustou’yla yaptığı konuşmadan.
Gustou ortaya çıkar ve “remy, yoksa vaz mı geçiyorsun?” diye sorar. Remy umutsuzdur. “Buraya kısıldım, ne yapabilirim ki. Ama SEN özgürsün. SEN bir şey yapabilirsin!”
Gustou haykırır: “Ben senin hayal gücünün bir ürünüyüm remy. Ben senin beni hayal ettiğin kadar özgürüm…yani, sen de o kadar özgürsün!”

Çocuklarla aramızdaki korkunç fark işte burada devreye giriyor.
Etraftaki bilgi akışını seçerek alması öğretilmiş bizler için her izlediğimizde farklı bir şey yakalamamız, ya da bir kitap okuduktan sonra izlediğimizde “bunu da kaçırmışım, şimdi anlıyorum” dememiz muhtemel. Öncesinde sadece “duymaya hazır olduklarımızı” duyuyor, “görmeyi seçtiklerimizi” görüyoruz. Fakat çocuklar bilgiyi –Tanrı’ya şükür!- seçerek almıyorlar, bilinçaltlarına tüm bilgi yerleşiveriyor. Sevgili çocuk, şu an çok farkında olmasa da bu filmden sonra hayal gücüyle ilgili bir şey konuşulduğunda aklına “insanların hayal edebildikleri kadar özgür” olduğu gelecek. Ve bir nebze daha özgür olacak.

Çok çizgi film izleyen insanların neden daha neşeli olduklarını anlıyorum. Sınırsızlığımızı besliyorlar.

Unutulmaması gereken şey o. Hayal ettiğimiz kadar özgürüz..

Hiç yorum yok: