10 Ağustos 2011 Çarşamba

Sil Baştan / Ken Grimwood

Okuma Motivasyonu
Benim için bir kitabı alıp okuma motivasyonunun çeşitli çıkış noktaları var. Bunlardan biri kitabın kitabevinde bulunduğu kategori. İlk tercih burada başlıyor. Roman/macera, kişisel gelişim, Türk/Amerikan/Avrupa/vs Edebiyatı gibi pek çok kategori başlığının altına gidiyorsunuz. Aklımda bir kitap olmadığı sürece serbest atış yapar, bilinçaltımın bilmediğim süzgeçlerinden geçerek gözümün “bir şekilde rastlantısal olmayan” takıldığı başlık ve kitap isimlerine, kitap kapağına ve arka kapak yazısına referansla içgüdüsel bir kitap seçimi yaparım. Kolumun altında bir tomar kitapla orayı terk ederken, bilirim ki hepsi de sırayla okunmayacak; bir süre kütüphanemde bekleyecek ve uygun ruh hali geldiğinde parmaklarımın o sayfaları, gözlerimin o satırları okşama zamanı başlayacaktır.
Bir diğer yöntem; tavsiye. Uzun zamandır okuduğum kitapların çoğu ciddi okuma geçmişlerine sahip arkadaşlarımın önerileri, tavsiyeleri ya da kitabı elime tutuşturarak belli bir teslim süresi belirleyerek beni okumaya zorlamalarıyla oldu. Bu yöntemi çok seviyorum; çünkü hiçbir zaman hayal kırıklığına uğramadım. Böyle kitaplar çok daha hızlı okunuyor.
Bir de vefat eden dedemin talep ettiğim tek mirası olan çılgın bir kütüphane var ki.. O zaten farklı bir boyut. Rahmetli anneannemin çiçekleri gibi..

Sil Baştan
Gelelim şaşırtıcı şekilde beni etkileyen bir kitaba.
Ken Grimwood’un “Sil Baştan” adlı kitabı.
Arka Kapak: Ken Grimwood’un sıradışı eseri Sil Baştan, zihninize şu soruyu kazıyor: Geçmişte yapmış olduğunuz hataları bilerek hayatınızı tekrar, tekrar ve tekrar yaşamak zorunda kalsaydınız ne yapardınız?
43 yaşındaki Jeff Winston bu şansı birkaç kez elde eder. Heyecanını yitirdiği evliliği ile geleceği olmayan işi arasında sıkışıp kalmıştır ve hiç beklenmedik bir anda ölüverir. Tekrar hayata gözlerini açtığında ise takvimler 1963 yılını göstermektedir. O sabah 18 yaşında, üniversite yatakhanesinin duvarlarına bakarak uyanır. Her şey eskisi gibidir... tek bir fark dışında: Jeff geleceği avcunun içi gibi bilmektedir. Futbol ligi final maçlarından at yarışlarına kadar kimin kazanacağını, Wall Street’te köşeyi dönmek için hangi şirketlere yatırım yapmak gerektiğini... Yalnız, bilmediği bir şey vardır: Neden hayatını sil baştan yaşamak zorundadır? Sevdiği her şeyi ve herkesi kazanıp kaybetmeye daha ne kadar devam edecektir?
Bir arkadaşımın çok büyük ısrarları sonucu (gece 11 buçuk civarı kapıma kitabı getirmesi gibi!) bu kitabı okumak zorunda kaldığım için hayli önyargılarla başladım kitaba. İnternet araştırması yaptım ve zihnimi olumsuz pek çok önyargıyla doldurmama rağmen, yine de okudum.
Ağır ve ağdalı cümleleri olmadığından sanırım, okuma hızına bağlı olarak bir-iki günde biten bir kitap. Bir adam sürekli 43 yaşında ölüyor ve 18 yaşında yeniden doğuyor. 30 yıla yakın bir süreyi yeniden yeniden yaşıyor. Geleceği biliyor fakat ilk birkaç tekrara kadar yaşadığı şeyin “gerçekliğine” inanamıyor. Her hayatı, bir önceki tecrübesinin ışığında farklı  davranış ve seçimlerde bulunarak geçiyor. Bir hayatında yükseleceğini bildiği şirketlere çılgın yatırımlar yapan mutli milyoner bir adam oluyor, ve karısıyla tanışamıyor..Diğer hayatında başka bir kadına aşık oluyor başka işler yapıyor.. elinde ne kadar süreceğini bilmediği bir sonsuz hayat tekrar şansı var fakat.. bu şans mı, yoksa lanet mi noktasında beni yakaladı.

Zihinsel Sürtüşme..
Bir adamın gözümün önünde hayatla ilgili beklentilerinin azalışını gördükçe, bu hayatta insanı mutlu eden şeyler nelerdir’den, “neden hayat/ hayatın anlamı”na kadar uzanan çılgın bir hortumda dönüp duruyor zihnim. Ne zaman sona ereceğini dakikası dakikasına bildiğimiz bir hayatı yaşamak zorunda kalmak, bir süre sonra anlamsızlığın parıltılı karanlığında boğmaya başlıyor insanı. İşte fırsat! Diye bağıran bir Tanrı’yla kavga etmenin eşiğinde, yapılabilecek her şeyi hayat tekrarları boyu yaptıktan sonra, bu hayatta geriye yapmaya değecek ne kalıyor?
Öncelikleri nelerdir insanın? Aile, para, seks, aşk? Gezmek, tozmak, okumak? Keşif? İnsanlığa yardım? Dünya barışı?? :)
Her birine öncelik vererek geçen sayısız hayata sahip olsaydınız,her birini tek tek merkeze koyduğunuz hayatlar yaşayıp, hepsini aynı anda çemberin içine alabildiğiniz bir hayat da dahil olmak üzere;  “bütün öncelikler” tükendiğinde geriye yaşamak için kalan sebep ne olurdu?...

Bir de şöyle bir cümle var kitapta: Sorgulanmamış bir hayat yaşamaya değmez ve çok yakından incelenmiş bir hayat da intihara değilse bile deliliğe yol açabilir.

Sevgiler..

1 yorum:

oyumben dedi ki...

Sorgulamak için çok yakından incelemeyi denedim. Pişman değilim huni çok yakışıyor. :)