6 Ağustos 2011 Cumartesi

Gençlik Parkı ya da..

Belediyemiz hakikaten çok ilginç başarılara imza atıyor. Uzun zaman önce yenilenen fakat gitmediğimden benim için “yeni” olma özelliğini koruyan Luna Park-Gençlik Parkı’nı şöyle ailece bir ziyaret edelim, dedik.

Ulus kapısından girildiğinde temiz güzel bir bahçe-park karşılıyor sizi. Ağaçlara yapılan ışık ve gölge oyunlarına bayıldım. Duvarlara yansıtılan çekirge imajı harikaydı, diyebilirim. Ayrıca yönetim binasına da Atatürk’ün bir fotoğrafı gögelendirilmiş, duygulandım.

Oyun aletlerinin olduğu yer küçültülmüş. Tamamlanmamış büyükçe havuz hissi veren dairenin etrafından dolaşarak nihayet gözlerimizi alan rengarenk ışıkların olduğu yere geldik. Aşırı DİK bir köprü yapmışlar, inerken de çıkarken de düşme tehlikesi yaşadık. Öyle muhteşem projelere imza atıyorlar ki, gurur ve mutluluktan kafam yarılıyor, pardon gözlerim doluyor!

Bütün oyun aletleri tek fiyat; nereden bilet aldığınızın önemi yok. Çocukluğumdan hatıra kalan her alet için ayrı sıraya girip heyecanla bekleme derdi ortadan kalkmış. En fazla 2 dakikalık zevk için 3,5 lira. Her zevk seviyesi birbirinin aynı olmadığından, 1 saatlik kesintisiz haz için toplamda 105 tl çıkacağını düşününce cebimden; başka bir saatlik zevklere kıyasla yeterince adil!

Çok başarılı bir sosyolojik değişime tanık oluyorsunuz. Ramazan ayının etkisi olsa gerek, bir avuç kadar bile başı açık kadın göremedik, kendimizi saymazsak. Üstelik eskiden en kötü ihtimalle Tarkan çalardı müzik olarak, şimdilerde Ankara Havası’nın tüm versiyonlarını huşu içinde dinleyebiliyorsunuz. Ne kadar muhteşem, değil mi?(!) Hele bir de havada sizi uçuran aletlere binerken çıkarılan “terlik”lerden oluşma bir koleksiyona tanık olmak, çocukluk hatıralarımı hemencecik dağıttı, gerçekten beni çok mutlu etti. Ne güzel, dedim. Eskiden sosyal bir alanda insanlarla bir şekilde aynı ortamda olacağımız yerlere giderken giyimlerimize dikkat eder, en güzel kokularımızı sürer, cicili bicili giyinir ve birey olarak kendimizi en güzel şekilde ifade etmek için hazırlanırdık. Oysa bu kadar kasmaya ne gerek var? Yaşasın özgürlük, yaşasın insanların birbirinin nasırlı ve kirli parmaklarını görmek zorunda bırakılan erkek terlikleri ya da o terliklerin içine giyilen –sanırsam değişik bir moda akımını işaret eden- kıyafetlerle alakasız çoraplar. Yaşasın bizi yıkanmak zorunluluğundan kurtaracak kadar duyarsızlaştıran belediyemiz, yönetimimiz. Yaşasın, yönetilen her şeye.

Bir diğer nokta da, çay bahçelerindeki amcalar öyle şeker ve unutkanlar ki.. Gözlemenin 4tl olan fiyatını unutup 4,5 tl'den hesaplayıp bir-iki tane de fazladan ekliyorlar. Ah, şeker şeyler. İçmediğiniz içecekler de hesaba eklenebiliyor, pek tatlı değil mi? Siz hatırlatınca da üç başka amca gelip kendi aralarında bu mevzuyu tartışıp üzülüyorlar.. Nolur üzülmeyin, hata bende. 4 kişiye birer gözleme ve ayran için 45tl hesap gelince hesaplamak istedim..Suç benim amcalarım..

Yalnız bir şeye gerçekten şaşırdım ve çok kınadım. Oyuncakların üzerinde o ne öyle afedersiniz çıplak çıplak kadınlar var, yahu yakında en güzelinden internetteki nefes kelimesine bile sansür gelecekken nasıl sansürlememişler o resimleri.(!) Çok ayıp, kınıyorum. 
Ha bir de, bilmediğim bir dil kullanılıyor genellikle. Seslerin gırtlaktan çıktığı değişik bir dil. Öğrenmek için sabırsızlanıyorum.



Yine de zevkliydi.. Hayallerim kırılsa da..

(Wallai kelimelerime çok dikkat ettim.)
Sevgiler.



1 yorum:

oyumben dedi ki...

Dönüşüyoruz. Bir de neye dönüştüğümüzü bilsem. :(