10 Mayıs 2011 Salı

Günlerden Zaman * Ölüm

Günler çok hızlı geçiyor bu aralar. Bir kitap alıyorum elime, okumaya başlıyorum. Her satırda “hülyalara dalmak” gibi bir huyum asla yoktur, hatta  iddalı derecede hızlı okurum…lakin, birkaç sayfa geçmeden saatler geçiyor ve kendimi uyurken buluyorum.


Malum, fotoğrafçıyım. Hamileler südyoya geliyor, konsept çekimler için. Başlıyoruz çekmeye. Kurdeleler, oyuncaklar… daha on dakika olmadan “sizce yeterli mi Selen Hanım?” diye soruyor hamile. Bir bakıyorum, bir buçuk saat olmuş. Şaşırıp kalıyorum. Makineye bakıyorum, onlarca değişik fotoğraf çekmişim…
Günün stresini atmak için sevdiğim arkadaşımla görüşüyorum. Başlıyor sohbet, ve yardımcısı alkol. Tam bardağı yeni yarıladım derken, garson geliyor: “Bu akşam 12de kapatıyoruz, maalesef..”  Şaşkınlıkla bakıyorum karşı tarafa. Gülerek “Kaçıncı yarım bu J” diyor..

Günler, saatler, dakikalar ve saniyeler… çok hızlı geçiyor bu aralar. Zihnim fazla ağırdan alıyor, ya da farkına varmadan ağırdan alsın diye elimden geleni yapıyorum.

Şimdilik işe yaramıyor.

Bir de, bugün bir cenazeye gittim.  Mezarlığın girişindeki büyük mermer taşların en dikkat çekici noktasında “Her fani, ölümü tadacaktır” yazıyordu.

Önceden bir şekilde tüylerimi diken diken eden cümle, bu defa içime huzur verdi.
Ölüm bir şekilde lezzetli ve faydalı olmalı.

Yoksa neden hayatı çiğnemek zorunda kalalım ki?

1 yorum:

oyumben dedi ki...

"Zihin doğa tarafından sadece dakikaların ve saatlerin geçmesini duyumsayabilmemiz için, sabit bir biçimde programlanmıştır. Bunu nasıl yaptığımızıysa kendimiz belirliyoruz. Kendi algılamamızı ve dikkatimizi eğittiğimizde, zaman duygusu da dönüşüyor. Zamanın girdabı içinde boğulma korkusunu geride bırakabiliriz. Yüzmeyi öğrenmek ve kendimizi zamanın ırmağına taşıttırmak bizim elimizde."

Zaman aklımızı kendi fraktalında burkarken uyuşturucusunu beynimize yavaş yavaş zerk ediyor. Bu yüzden hepimiz, aynı anı aynı anda yaşadığımız yanılsamasıyla yaşıyoruz.

Ve kesinlikle Einstein haklı: Sevgilinin koynunda geçen bir saat ile dişçi koltuğunda geçen bir saat çok farklı… 

Bi de; ölümün olduğu yerde zaman yoktur. Belki de bu yüzden ölümden korkmaya gerek yoktur. Sıramı bekliyorum. :)