18 Temmuz 2010 Pazar

Günlerden; Gerçek-üstü Kadın

Karşımda o.
Tanrı kimseye kaldırabileceğinden fazla yük vermezmiş ya..  Onun sırtına  bakıyorum, şaşırıp kalıyorum. Öyle büyük ki  küfeleri, şimdiye kadar kimsede böyle derin, böyle dünya içinde dünya taşıyan küfeler görmemiştim. Bir de kendiminkine bakmak istiyorum, göremiyorum. Bir tek  onu göremiyorum zaten.  Herkes,  tüm ağırlıklarıyla karşımda. Çıplak görmek bir ruhu, zevk değil, acı verir. Acılar içindeyim..
Sohbet ediyoruz.  Zaman daima bizi baltalayan bir Pan oldu etrafımızda. Eline mesafe  flütünü alıp çalmaya başlamaya görsün.  Hareket etmesek bile, ayaklarımızın altındaki toprak kaymaya, gündüzler gece olmaya başlar ve olduğumuz yerde kıpırdamadan uzattığımız ellerimiz, bir an sonra birbirine değmemeye başlar. Anlarım ki, insanların “haftalar geçti” dedikleri şey gerçekleşmiş.  Ama oradayızdır.
Elimde bardak, içinde tadına doyamadığım çay. Çay mı bilemediğim şey, tadına doyamamak. Rüzgarın esintisi, çevrede hafif insan uğultusu.. Çardak tahtasına dolanmış çiçeklerin oynaşı.. Konuşuyorum, karşımdakinin sesiyle, duyuyorum onu, kendi sesimle.. Çoktan tek yürek ve tek zihin, bağlamdan uzaklaşmışız bile.. Kimbilir hangi senfoninin, kaçıncı albümünde, hangi yaprağı çeviriyoruz..
Derken bir kadın geliyor yanımıza. Bir ışıltı. Bembeyaz ve kupkuru, buruşuk tenine bakıyorum. Dişleri dökülmüş bir köylü kadın. Gagavuz Türklerine benzer kendisi. Yüzünde saflığın  içtenliği, elini uzatıyor aldırmadan  mesafelere ve bireyselleşmiş dünyanın koyduğu korkak sınırlara. Elini uzatıyor, benim sırtıma, ha, hayır, onun sırtına. Pat,pat vuruyor ve simsiyah gözbebekleriyle bembeyaz ışıklar saçarak ninni gibi konuşuyor: “Ne güzel kadınsın sen.. Seni izliyorum bir süredir.. Çok güzel kadınsın sen, çok!”
Ben duruyorum, nefesim duruyor.  Oynaşan çiçekler duruyor. Bardağı yerine koyarken  zıplattığım damla havada duruyor.  Rüzgar duruyor, ve O da duruyor.  Kadın, elini O’nun omzunda bırakıp gidiyor sanki.  Her şey, her şey o yaşlı, köylü kadını saygıyla bekliyor, selamlıyor akışına devam etmek için. Benden izin almaksızın kanım bile akmaktan vazgeçerek duruyor, selam ediyor kadına.
Kadın uzaklaşmış, fark etmiyoruz. Belki de bir anda yok oldu?.. Emin olamıyoruz.  Hatta, bunları konuşamıyoruz. Akış; kadının gitmesiyle yeniden başlasa bile, bu defa biz devam edemiyoruz, bir süre.
“Ah!” diyor, “Keşke fotoğrafımızı çekseydin.”
Elime bakıyorum. Farkediyorum makinemi.  Ama bir şüpheyle sarsılıyorum, acaba böyle bir şey, görüntülenebilir miydi?
“Acaba gerçek miydi..?”  
Bu soru pek çokları tarafından ciddiye alınmayacak, ama O büyük bir ciddiyetle düşünüyor sorumun cevabını.  Çünkü o da emin olamıyor.
Etrafa bakıyoruz, her şey normal. Herşey, belki birkaç saniyede gerçekleşen olaydan önceki gibi.  Bir tek biz, eskisi gibi değiliz. Birkaç saniye öncekinden çok farklı, hayatında bir mucize yaşamış insanlar gibi, bambaşkayız.  Kaç kişi hayatında bir mucizenin öznesi olabilir ki?
Veya, kaç kişinin hayatında, koruyucu meleğinin eli onun omzuna değer ki..? Kaç kişi, bir meleğin kendisini göstermeyi seçeceği kadar üzüntülü, bu mucizeye nail derecede kıymetli olabilir ki..
Ben bir tane biliyorum..
Ve şu anda, siz de biliyorsunuz.





11 yorum:

hasret senfonileri dedi ki...

Sevgili varlık.. benim sevgili kuzum.. knock knock!!!
Bu nasıl bir anlatımdır ki yaşadıklarımı tekrar yaşatmakla kalmadın, yaşadığımı farkedemediklerimi de yaşattın..
Demek doğruymuş!.. Demek o her zamanki beni sihirle buluşturup sevindiren, sonra gerçeğin balçığına bulayan rüyalarımdan biri değilmiş o hafsalamın almadığı ama hep göz kapaklarıma yapışık duran görüntü..
Sana binlerce teşekkür, sırtımdaki küfelerin derinlerinde taşıdığım dünyalarımı görebilen ey sevgili varlık..
Teşekkür ediyorum sana tüm kalbimle ve bana "mami" dediğin için,yüklerimi daha bir güçlü taşıdığımı bilmeni istiyorum..

O elin değdiği omuzdaki bedenin yüreğindeydin sen!

hasret senfonileri dedi ki...

sayfama taşıyıp paylaşmak istedim ama facebook izin vermedi kuzum!! Yoksa senin mamin olduğumu bilmiyor mu bu "face"???
Yoksa başka nasıl gerçek-üstü bir kadın olabilirim söyler misin??? !!! :)

Knock Knock dedi ki...

Yalnız olmadığımı gösterdiğiniz, "mami" dememe izin verdiğiniz için ben teşekkür ederim milyon kez..

oyumben dedi ki...

Gerçek üstü bir kadın diğer bir gerçek üstü kadına dokunduğunda zaman durur.
Çok nadiren bu tür şeylere tanık olur insan.
Hayat yaşanmışlıklar manzumesi.
Önemli olan bu yaşanmışlıklardan neler öğrendiğimiz.
Umarım bu yaşanmışlığın verdiği mesaj yerine ulaşmıştır.

Knock Knock dedi ki...

Düşündükçe büyüyen bir mesaj, sınırlı kelimelerle, hissedildiğince varlığını sürdürecek.

Anjelika dedi ki...

Olağandışı bir olay ve harika bir anlatım. Koruyucu melekleri görebilmek herkese nasip olmaz. Ayrıcalıklı insanlar olduğunuzu düşünüyorum.
Sevgilerimle...

sufi dedi ki...

Bedenli melekler; istediği bedene girebilen zaman gezmeni meleklerle karşılaştıklarında oluşan gizem dolu enerjiden dolayı kuantum teorilerine daha çok inanasım geliyor.Sözcüklerin; Gülsen'imizin sözcükleri gibi büyüledi beni de.Hepiniz çok güzelsiniz kucak dolusu sevgilerimle.

Knock Knock dedi ki...

@Anjelika
Güzel yorumun için çok teşekkür ederim. Bence hepimiz ayrıcalıklıyız, yalnızca, bazen hayat denilen koşturmaya kendimizi kaptırıp, mucizeleri görmezden geliyor olabiliriz.

@Sufi
Kuantum sayesinde hiç olmazsa artık deli olmadığımı düşünüyorum! :) Sevgi dolu yorumun için teşekkür ederim Sufi.

nihansu dedi ki...

Ben şimdi neden birbiriniz için böylesine özel olduğunuzu daha iyi anlayabiliyorum. Ancak böyle özel bir insanın kuzusu olabilirdin sen de... Çok nefis bir anlatım, dinledim, okudum ama senin anlatımınla daha başka pencereler de açıldı zihnimde.

Knock Knock dedi ki...

Bu bir kuzu ve orkidenin kardeşliği artık Sevgili Nihan, ben tadını çıkarıyorum tüm sıcaklığıyla:)

annemineli dedi ki...

Öncelikle paylaşıma gönül dolusu teşekkürler.Farkındalık yarattığın için ayrıca teşekkürlerr.Sevgi ile öptüm.....