1 Mart 2009 Pazar

Ali Poyrazoğlu


Deniz, sahil, nefis bir dünyadayım. Kumların üzerinde yürüyorum, ıslak ayaklarıma kumlar yapışıyor. Yumuşak bir hava. Biraz kapalı.

Ali Poyrazoğluyla sanat sınıfını kontrol ediyoruz. Beni yetiştirmek için bana tahsis ettiği sınıfın içinden geçiyoruz, kızıl sarı saçlı yeniyetmeler ortada, gözümün içine bakıyorlar yeni bir şey var mı diye.

Yasemin evliliğiyle ilgili bir ajanda yollamış bana, tarihler var içinde, ileri sayfalarda birden mektuplar görüyorum, bana yazmış. Duygulanıyorum ve sevinç gösteriyorum. Ali benim heyecanımı törpülemek istercesine, burun kıvırıyor:

"mektup çok demode bir kullanım. Çağ oldu kullanılmayalı" diyor.

Ukalalığına kızıyorum.

"-hayır bence hiç öyle değil!" diyorum.

Bahçede oturuyor olduğu koltuğun yanından hışımla geçiyor ve kendisine surat büküyorum.

Ona şunu demek istiyorum:

Bazı şeyler kadife gibidir. Dokunduğunda inanılmaz bir tat alırsın. O his alışılabilir bir şey değildir.

Ama söylemiyorum. Nasılsa vereceği bir cevabı vardır . Hıh.

Gözümü açtım, "ali poyrazoğlu" dedim, yattım.

Rahat bırakın beni bi ...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

sen de bi hoşsun kuzum... bula bula bu tipi mi buldun rüyana sokacak!!!! :) :)
Benim bile rüyalarıma girse, kâbus diye fırlarım yataktan..
Neyse beterin beteri var.. ya recep girseydi ????

Adsız dedi ki...

ahh biraz zaman biraz zaman olsa mektuplar yazardımm sana..o kadar açım ki..beynim çok aç çok..toyların arasında sıkılıyorum çok acıkıyorum